“Beşiktaş çok iyi mücadele etti, golü çağırdı ve atak yaptı. Dakika 90, Ernst’in kafa vuruşundan top ağalarda. Beşiktaş zorlu bir mücadelenin ardından maçı 1-0 kazandı ve bizlere söylenecek söz bırakmadı. Herkese benden çay!” mı dememi bekliyorsunuz? Hayır, söylenecek öyle çok söz var ki bu maç için...
Maçı konuşmaya başlamadan önce, sahayı ele alayım diyorum ben. Görünce şoke oldum! Asla küçümsemek için söylemiyorum ama Anadolu takımlarının sahası bile daha güzel bence. Cânım İnönü’nün niye bu durumda olduğunu biliyoruz elbette, ama “yetkililerin” bir an evvel ilgilenmeleri gerek. Sahanın bu halinin futbolu kötü etkilediğine dair iddiaya bile girerim!
Neyse, sahayı bir kenara itersek maçı baştan sona şöyle bir değerlendirelim derim ben.
Kötü saha şartlarına rağmen Beşiktaş’ın maça iyi başladığını söylememek olmaz! Maçın henüz ilk çeyreğinde Beşiktaş önce serbest vuruş, ardından korner kullandı. Neden bunu yazdığıma gelince, sanırım dün akşamki maçta Guti fazla heyecan yaptı. Atışları öyle kötüydü ki, taraftarın ona kızacağı anı bile gözümde canlandırdım.
Johan Cruyff’ın çok sevdiğim bir sözü vardır, “Futbol hatalar oyunudur, en az hata yapan kazanır” diye. İşte dün akşam sahada gördüğümüz tam anlamıyla buydu! İki takımdan biri bile mi isabetli pas yapmaz kardeşim! Bu maç beni sahiden de çıldırttı desem yeridir. Gole giderken yapılan pas hataları, hakemin nedense önemli hiçbir pozisyonda düdük çalmayışı, CSKA’nın sahil havasında oynadığı futboluyla ben çıldırdım işte. İki takımın da taraftarı olmadığım için, gol görmek ve keyifli bir maç izlemek istedim.
Beşiktaş’ın CSKA yarı alanındaki nefis paslaşmalarını görünce, onların pres yapmak için hala neyi beklediklerini inanın çok merak ettim! Hayır, zaten gol pozisyonlarında bile topa vuramıyor ve pasif oynuyorsun. Adamlar gelmiş senin kalenin yakınlarına ve sen hala pres yapmıyorsun! Eğer CSKA kalesini koruyan o “panter” kaleci olmasıydı, dün gece Beşiktaş çift hanelere bile çıkabilirdi. Futbolu berbattı ama en azından oynuyordu! Üstelik koşmayan futbolu nefretliktir arkadaş, nefretlik! Koşan adamlar belli işte, Ekrem’i bizzat ayakta alkışladım! Quaresma’nın oyuna dâhil olmasıyla zaten hareketli olan maç iyice kendini kaybetti. İzleyenler fark etmiştir, maçın özellikle de ikinci devresi tek kaleydi arkadaş. Eğer 90. Dakikada o gol gelmeseydi, yazımın başlığı “Gol Geçirmez Mbolhi” olacaktı. Bizimkilerin topu çok iyi kullandığını söyleyemem ama kaleci adeta devleşti dün sahada, hayran kaldım!
Yaklaşık 70. Dakikadan sonra el düşen maçta gözüm sadece İbrahim Toraman’daydı. Biliyordum yine bir arıza çıkaracağını zira. Beşiktaş taraftarı olmadığım halde söylüyorum, şu Toraman’ın agresifliğinden bıktım! Hakem de topsuz alanda yapılan faulleri görmemeye yemin etmişti zaten! Adamın yaptıkları cezasız kalınca iyice yırtıcı oluyor, kontrolden çıkıyor.
Az biraz göz zevki yaşatan futbolun ardından, Beşiktaş UEFA’da kaldığı gruplardaki ilk galibiyetini aldı. Guti’nin kullandığı serbest vuruş Ernst’in kafasıyla birleşince top kendini ağlarda buldu haliyle. Böylelikle bir maçı daha geride bıraktık işte. Hiç şüphesiz ki taraflı tarafsız herkesin gözü şimdiden, Pazar günü oynanacak olan Fenerbahçe-Beşiktaş debisine kilitlendi. Bekleyip göreceğiz sonucunu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder