1 Ekim 2010 Cuma

Kartal Yolunu Biliyor!


Futbol dünyasında lig takımları sadece yeni sezon başladığında değil, sezon açılmadan önce de taraftarlarına tarifi imkânsız bir heyecan yaşatırlar. Bu heyecanı kalbine ilk dolduran taraftar grubu, takımlarının süper lige yükselmesinin sevincini yaşayanlardır. Ardından ballandıra ballandıra dillere destan edilen bir süreç olan transfer dönemi başlar. İşte o, en büyük keyiftir! Hele de tutkunu olduğun takım “yıldız” ya da “yıldız adayı” transferi yaptıysa, tadından yenmez bir hal alır!


Transferlerde giden-gelen kim olursa olsun yeni sezon başlamadan önce zihnimde, kalbimde ve hayalimde tek bir şampiyon adayı olur: Fenerbahçe! Geçtiğimiz 2009/10 sezonuna Galatasaray ile Fenerbahçe’nin oldukça iyi başlamaları aday sayımı ikiye yükseltmişti. Ne olduğunu anlamadığım bir anda kendini gösteren Timsahların, tıpkı bir önceki sezonun Sivasspor’u gibi rayına oturacağını düşünmüştüm. Ancak bu hiç de umduğum gibi olmadı. Lige iyi başlangıç yapan sarı-kırmızılı ekip şampiyonluğa aday bile olamamışken, ligin “çerez” gözüyle bakılan takımı Bursaspor kupayı kaldırmıştı…

Şöyle bir geçtiğimiz sezonlara dönüş yaptıktan sonra asıl ele almak istediğim konuya döneyim. 2010/11 sezonunda transferleriyle fark yaratan takım Beşiktaş oldu. Geçtiğimiz sezonlarda Fenerbahçe ve Galatasaray’ın uyguladığı transfer politikasını esas alan Kartallar, gündeme oturmayı başardı.

Demiştim ya, durum ne olursa olsun tek bir şampiyonluk ayım vardır diye… Bu, gerçekleri görmeyeceğim anlamına gelmez elbette. Beşiktaş takımında yapılan altlı üstlü değişiklik kendini daha ligin ilk haftasında belli etmeye başladı.

Bir önceki yazımda Beşiktaş maçını anlatırken, “Hatalar Diz Boyu!” demiştim. Bu, yalnızca o akşamki maç için geçerli değildi. Geçen sene, adını duymaktan bile sıkıldığım bir Beşiktaş vardı ligde. Oysa şimdi öyle mi? Beşiktaş’ın “futbolunu” izleyip, yazmanın, konuşmanın ve eleştirmenin nasıl bir haz verdiğini yeni anlıyorum. Süper lig takımlarının yollarında ilerlerken arada bir dönüp arkalarına bakmaları gerekir diye düşünüyorum. Sanırım Beşiktaş kulübü de bu dediğimi onaylıyor ki, geçmiş sezonlarda yapmış olduğunu hataları telafi yolunda. Biz, Türk takımları olarak dönüp arkamıza baktığımızda Avrupa’da beş temsilciyle çıktığımız yolun çok başında fire verdiğimizi görüyoruz. UEFA’da emin adımlarla giden bir Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’nde tökezlemesi an meselesi olan bir Anadolu takımı derken, aslında bu sene ligde de kimin iddiasının büyük olduğunu görebiliyoruz.

Elbette yeni sezonun henüz başındayız ama hafta ve oynanan maç sayısı arttıkça galibiyet, beraberlik ve mağlubiyet kavramlarının değeri de artıyor. Şimdilerde bayrağı elinde tutanın Beşiktaş olduğunu düşünüyorum. Ama bence bu sezon için Anadolu takımlarından bir çıkış değil de, büyüklerimizden ani bir yükseliş beklemeliyiz. Bana öyle geliyor ki şimdiler de kendilerini sineye çekti çekecek gibi duran “büyüklerimiz” ligin zorlu haftalarında taraftara şu bahsettiğimiz tarifi imkânsız heyecanı yaşatacak.

Ne demiştim? Kartallar gerçekten de yolunu biliyor! Gittikleri yol şampiyonluk, gittikleri yol Avrupa yolu! Ama yine de şimdiden kestirip atamayacağım. Benim hala şampiyonluğa tek bir adayım var. Kendi içinde çelişen, çalkantılar yaşayan bir Fenerbahçe yol yakınken özüne dönecektir, en azından ben bunu umuyorum…

Burada size Beşiktaş’ı gözünüzde büyütün falan demiyorum. Yalnızca biraz objektif bakıp, takiplerinizi ona göre yaparsanız olan biteni zaten anlayacaksınızdır. Ama tabii bu, her şeyin bittiği anlamına gelmez. Sanırım bu durumda, “zengin” kadrosunu iyi kullanan takım, “yolunu biliyor” konumunda. Bu ilerleyen maçlarda bir Galatasaray, haliyle Trabzonspor da olabilir. Ben yine de Beşiktaş’ı göz ardı etmeme taraftarıyım. Ancak, Fenerbahçe’nin yapmış olduğu “akıllı” ve “yerinde” transferlerini değerlendirerek taraftarın beklediği performansı göstereceğine inanıyorum. Aslında inanmak istiyorum da diyebiliriz. Benim böyle olumsuz konuştuğuma bakmayın siz bir üst paragrafta da dediğim gibi, hala şampiyonluk yolunda tek bi adayım var: Fenerbahçe…

Durum böyle gitmez de değişirse, “bekleyip göreceğiz” demekten başka bir şey gelmez elimden. Ama puan kaybettikçe inanın önümüzdeki maçlara falan bakmayacağım. Gözümü yönetime dikip, Fenerbahçe taraftarını ikiye bölen o istifayı isteyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...