1 Ekim 2010 Cuma

Devler Ligi’nde Bir Cüneyt Çakır


“Cüneyt Çakır” ve “Avrupa maçları” aynı cümlede kullanıldığında çok da tezatlık yaratmaz aslında. Avrupa takımlarının kulak aşinalığı var ona, bayat gelmiyor bu yüzden göze de… Ama elbette şampiyonlar ligi bir ilk oldu Cüneyt için.


Devler Ligi’nde grupların ikinci maç hakemleri açıklandığında herkes de bir , “n’oluyor ya?!” havası vardı. Bizim, eli de gönlü kadar kart zengini olan hakemimiz Rubin Kazan-Barcelona maçını yönetecekti; haydi hayırlısı dedim duyunca, Pique kart görmese’ler falan gerdi ardından…

Maçın bitiş düdüğü, başlangıcın ki kadar saniyelikti bunu söyleyeyim önce. Cüneyt Çakır’ın maçı nasıl yönettiğini ele alacağım ama maçı ekran bakışıyla yazmamak da olmaz hani.

Çarşamba akşamı sahada gördüğümüz Barca, her ne kadar telaşlı oynamış olsa da, gözümü futbola doyurdu! Bu zaten hep böyle oluyor. “Barcelona futbolu keyif vermez!” diyenlere hep karşı çıkarım kendi içimde, zira Barca futbolun da ötesinde benim gözümde.

Dün maça ilk 11’de başlayamayan Messi’nin sakat olduğunu biliyorduk. Bizim cânım hakemimiz Cüneyt’in Rubin’e penaltı vermesiyle bin bir telaş aldı Katalanları. Kulübede yerinde duramayan bir Guardiola, sahada net vuruşlar yapamayan Barcalılar ve Gökdeniz vardı. Ne kadar istekli oynadı akşam, oysa futbolunu çok da sevdiğimi söyleyemem. Aslına bakarsanız Messi’nin oynamadığı her maçta, Messili ve Messisiz Barca arasındaki farkları da görüyoruz. Rubin’deki defansın kalitesini de es geçmeyeyim, etten kemikten değil, demirdendi hepsi sanki. Geçebilene aşk olsun!

Penaltı Maçı

Evet, evet yine aynı şeyi söyleyerek söze başlayacağım. Penaltıyı sevmiyorum, penaltıdan atılan golleri takdir etmiyorum, eğer kader değiştirici ve beraberlik sonucu atışı şeklinde de değilse, atılan penaltılara saygı duymuyorum. Buyurun, istediğinizi söyleyebilirsiniz ama kesinlikle futbol zevkimi dibe vuruyor benim bu atışlar. “zekâ işi” diyor bir arkadaşım penaltı atışları için, ben de tamamen ona katılıyorum ama bir eksik belki de bir fazlayla. Durağan topların müthiş önemi vardır bende, hele orta sahanın biraz ilerisinden atılan serbest vuruşların tadından yenmez! Ama işte diyorum ki, zekânı kullanacaksan penaltıda değil, orada kullan kardeşim. Neyse, bu konudaki görüşlerimi gayet iyi biliyorsunuz artık, maça dönelim.

Demiştim ya, bol kartlıdır bizim hakemimiz diye. Türk futbolcuları yalnız değil artık, Barcalılar’ın da ağzı yandı onun kartlarından! Maçı iyinin üstünde yönetti, ona sözüm yok. Kartların bir kısmı yerindeydi, penaltılar da öyle. Ama ne yazık ki talihsiz bir maça denk geldi, tam tadını çıkaramadık. Cüneyt Çakır’ı daha iyi, burada iyiden kast büyük turnuvalardır, maçlarda görecek miyiz, sanıyorum bunu bize zaman gösterecek ama kendisinden ümidim var açıkçası.

Berberliğe sevinen bir Rubin Kazan teknik adamı, kendini paralayan bir Guardiola, sakat halde takımına destek verip yararlı olabilmek için maça giren Messi, anlık kayıplarla serbest vuruşlardan gol kaçıran bir Pique vardı dün sahada.

Şampiyonlar ligi gruplarda ilk maçı 5-1 alan Barcelona, bu maçta berabere kalarak 1 puan ile evine döndü. Beraberliği ise, Rubin Kazan’dı.

Unutmadan, en üst paragrafta maç öncesinde söylemiş olduğum, “Pique kart görmese bari…” dileğim gerçekleşmedi, o da Cüneyt’ten nasibini alarak en azından sarı kart görerek maçı tamamladı.

Not: maçta kırmızı kart gören olmadı. Bu iyi bir şey!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...