9 Aralık 2011 Cuma

Hukuk Devleti

Fiilen hiç tanımadığınız birini özlediğiniz oldu mu? Benim oldu. Hep oluyor. Her gün özlüyorum.
Mustafa Kemal Atatürk’ü… Onun yarattığı Türkiye’yi, onun ayak bastığı şehirlerin havasını, bakışlarındaki keskinliği, sözlerindeki güveni ve sadakati. Yarattığı ve devleştirdiği hukuk devletini, öyle çok özlüyorum ki.
Uygulama konusunda belki sıfırız ama çok iyi “örnek” alırız ülkece. X ülkenin ileri teknolojisini örnek alır, çalışmalara başlarız. Sonra beceremez batırırız. Bir süreklilik halinde devam eder bu. Ekonomi, ticaret, ulaşım vs diye…
Sonra sıra neye mi gelir? Türkiye’nin bundan yaklaşık üç-dört sene öncesine kadar “tek yumruk” olmayı başarabildiği yegâne şeye, futbola gelir. Birilerini örnek aldığımızdan ya da uygulamada barısızlığa düştüğümüzden değil bu kez…
Kurulu birtakım düzenleri, yanlış yerden bozmaya başladığımız için. Ne mi olur? Çatırdar futbolun bel kemiği; milli takım. Öznelleşir ülkede futbol adına her şey. Basitleşir, kuru bir “şey” ile ifade edilir sayfa sayfa metinlerde…
Taraftar değil, yandaş olursun sonra. Kendi içinde bile ayrılırsın zamanla. “Çok seven”, sevenden üstün görmeye başlar kendini. Ardı arkası kesilmez bunun.
Sokaklarda, mahalle aralarında bir küçük pet şişesiyle futbol oynayamaz artık çocuklar. “Kaleye sen geç!” tartışmaları ile sonlanmaz günleri. Kırılmaz hiçbir berberin camı. Anneler terlemesinden korkmaz artık çocuklarının…
Türkiye’de futbol biterse, esnaf arası sohbetler sonlanır evvela. Arka sıralarda derbi sonları çekişmeler yaşanmaz bir daha. En başta da dediğim gibi, sen düzenlemeye yanlış yerden başlarsın ve kalplerdeki sıcaklık söner zamanla…
Adalete, polise, savcıya, hâkime, başkana güven yiter gider sonuç olarak.
Ne mi kalır elimizde? Bir çeşit özleme sarılır geçmiş. Heyecanlanmak istersek eski maçları izleriz belki. Bir alt lig daha çekişmeli olabilir pekâlâ. Tribün sözlüklerden silinir, başka “şeyler” doldurur yerini.
Evet, en iyi senaryom bu şimdilik. Hukuk devletimde, adalete olan inancımı yitirmeme çabalarımla, “başımda” olan yöneticilere güvenimi yitirme arasında gidip geliyor, kendimle, kendi içimde, kendime karşı savaşıyorum.
Herkes hayatını yaşıyor. Bense 3 Temmuz’dan beri sadece hayattayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...