Tarih, 1 Ekim 2012.
Bir öğle vakti, kulüp binasından ayrılıyor Fenerbahçe’nin
kaptanı. Adımını dışarı attıktan birkaç dakika sonra, belki ufak bir nefes
çekiyor içine. Bazen bilirsiniz ya, son nefesinizdir o. Muhtemelen o da
biliyordu bunu yaparken. Sonra telefonundan, milyonlara ulaşacak bir tweet
atıyor. “Fenerbahçe bir futbolcu kaybetti ama bir taraftar kazandı” diye. Sonra
o milyonlar, sel olup akıyor evinin önüne, kulüp binası ve daha birçok yere.
Ardı arkası gelmeden devam ediyor ayrılıklar.
Kaç ay olmuş? Tam olarak sekiz. O süre boyunca ağladık
durduk biz. Alexbahçeli olduk önce, hemen ardından hain.
Daha ilk gün, Kaptan Alex de Souza’nın bu kulüpten ayrıldığı
ilk gün, “Aziz Yıldırım’ın bir bildiği vardır” diyordu herkes. Bizler ağlarken
gülenler, gidenin ardından yas tutulmaz diyenler.
Tarih, 29 Mayıs 2013.
Bir öğle vakti, bu kez kulüp binasından ayrılan Aykut
Kocaman.
Belki de ilk kez, Fenerbahçe için bu kadar huzurluyum. İlk kez,
bizim aylar önce yaşadığımızı, şimdi bizi kınayanlar yaşayacak diye, garip bir
hal içindeyim.
Fenerbahçe ceza alacak, yerine Şampiyonlar Ligine Beşiktaş
gidecek diyorlar. Şimdi bunların hepsi dedikodu.
Yapılacak tek şey, sekiz ay önce göğsünü gere gere “bir
bildiğin vardır Aziz Yıldırım!” diyenlerin, şimdi de aynısını demesini
beklemek.
Diyebilirler mi, o ayrı mesele.
He bir de merak ettiğim, hocası için taraftarı ve birçok
kişiyi karşısına alan futbolcuların, şimdi aynı tavrı başkanlarına karşı da
yapabilecekler mi?
Bırakın bu gece uyuyalım. Huzurla ve bir yeni büyük istifayı
bekleyerek.
Sana gelince, iyi kötü yaşattığın şeyler için teşekkürler
Aykut Kocaman. Keşke yönetilmeyi değil, yönetmeyi seçseydin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder