2014 Dünya Kupasını takip ederken, aynı üst fotoğraftaki amca gibiyim. Hani şu, yanağında bayrak olan. Hazırlıklı gelmiş bakarsanız. Forması, bayrağı, her şeyi tamam. Ama yüzündeki o "niye buradayım ki ben?" ifadesi, her şeyi yerle bir ediyor doğrusu.
İşte ben de tıpkı böyleyim. Maçları takip ederken her şey yerli yerinde. Ama bir ruhsuzluk, isteksizlik hakim. "Aa, saat 7 olmuş. E maça bakayım bi..." şeklinde açtığımı düşünürseniz televizyonu, epey 'gönüllü' izlediğimi söyleyebiliriz!
Nedendir bilmiyorum ama. İspanya'nın erken elenişi mi dersiniz, tribündeki Maradona mı, DK'da olan bu takımlara olan zayıf ilgim mi, yoksa maçların yayınlanma saati mi, inanın kararsızım. Ama bir şekilde, beni tamamıyla kupaya bağladığını söyleyemiyorum hiçbir maçın ya da takımın.
Aah, ah! Nerede o Afrika'daki kupa... Tadından yenmiyordu yahu! Ardı arkası kesilmeden, her maç birbirinden heyecanlıydı.
Eminim benden farklı düşünüp, bu kupayı hepsinden çok sevenler de vardır. Lakin benim gibi hissedip düşünenler varsa, bu eksik hissin sebebini buldukları vakit benimle paylaşmaları önemle rica olunur tarafımdan!
Şu mini 'isyan' yazımı bitirmeden önce, bu akşamki Hollanda-Şili maçı üstünden de, tamamen Dünya Kupası üstünden de, affınıza sığınarak bir sorum olacak:
Pardon da, futbol şöleni dediğiniz şey tam anlamıyla bu muydu yani?
Dipnot: Bir de, bu kupada kırılan ve kırılacak rekorlardan haberdarsınız değil mi? Keyifsiz falan diyorum ama bu da işin başka bir tarafı tabii.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder