26 Kasım 2010 Cuma

Her Horoz Kendi Çöplüğünde!

"Bursa bizim her şeyimiz… Canın sağ olsun Ertuğrul hoca, en azından arada bir kulübedeki yerinden kalkıp surat astın, asabi ve üzgün mimikleri falan yaptın. Helal olsun Bursa taraftarına da, yalnız bırakmadı takımını. Olsun canım, o gönüllerin birincisi. Eh, Şampiyonlar Ligi’nden de gol atmadan dönmedik en azından… “ gibi sözler beklemiyorsunuz herhalde benden? Yok, yok bunu sadece benden değil, Bursa taraftarından bile beklemeyin!


İzlediniz değil mi maçı? Eminim taraflı tarafsız herkes, en azından gol görmek, üstün futbol izlemek, ilk kez bir futbol maçı izlerken heyecanlanmamak için göz ucuyla da olsa bakmıştır televizyona. Türk futbolunun rezilliğinin, acınılası halinin faturasını sakın ola ki, Bursa’ya kesmeye kalkmayın. Bu maç, bu oyun, bu futbol hepimizin ayıbı! Sahada dört dönmekten afallamış Bursalı oyunculara kızmayın. Onların afallamasının sebebi Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor, Sivasspor’dur… Sen dizini kırar, kendi liginle yetinmeye çalışırsan, tarihinde “Avrupa”yı ilk kez duymuş bir Türk takımının devler karşısındaki çıtır çıtır ezilişine böyle yanar, söver, hatta gülersin içten içe… Gülmeyin, kızmayın. Bu, Türk futbolunun ayıbıdır! Hatta milli takımın, tüm teknik direktörlerin, medyanın ayıbıdır. Varsın İspanya gülsün, dünya gülsün bize… Biz eksiklerimizi tamamlamayıp bir başka takımın yanlışlarıyla alay ettikten sonra, kim gülerse gülsün!

Bursa’nın hiç mi hatası yok diyeceksiniz. Tabii ki var! Bir zamanlar, Türk futbolunun kanayan yarası altyapıdaki tazecik futbolculardır demiştim. Ekleyeyim bir de, tembellik bizim sarılması en zor yaramız. Gün olur ki adam akıllı çalışmayı öğrenir, çıktığımız maçlarda akıttığımız terin hakkını vermeyi amaçlarız, o zaman yaramıza ilacı buluruz… Adamlar on sekiz yaşındaki çocuğu Şampiyonlar Ligi maçına çıkarıyorlar. Skor ve oyun üstünlüğünün etkisi büyük tabii bu hamlede. Ama yine de yaptıkları büyük cesaret değil mi? Biz daha lig maçlarında genç yeteneklere şans tanımıyoruz. Çekiniyoruz, ya ayak uyduramazsa diyoruz. Çünkü biliyoruz, hepimiz biliyoruz. Adamlar gerektiği gibi çalışmıyor! Bunun sorumlusu ne bir teknik direktör olabilir ne de yönetim. İstikrar, inanç, azim ve istek gerekir. Sen kendi liginde dibe vurmuş takımlara Şampiyonlar sahasında yenil, hala “yıldız” transfer peşinde koş, kendi liginde onu bunu öyle ya da böyle yen, sonra da geç karşıma Türk futbolunun yeni yüzü ol. Bu ne ya?! Nerede kaldı bunun savaşı, inancı, direnci…

Sahi, dün akşam Bursaspor’un kalesini koruyan biri var mıydı? Ben fark edemedim de…


Diyorum ki ben, bu “çukur”dan çıkmak için iki yol var… Ya sen, Türk Futbol Federasyonu olarak işi ciddiye alıp bir adım atacak, çözüm bulacaksın ya da yine kendi çöplüğünde ötmeye devam edeceksin. Ligde senin için en az gol yiyen takım diyecekler, tarihinde ilk kez kupa kaldırdın diye çıktığın maçlar derbi olacak, İstanbul takımları seni gözünde büyütecek, sen o bizim baş tağcımız üç büyüklerimize kafa tutup onlardan iyi olduğunu savunacaksın; sonra Avrupa futbol basını geçecek karşımıza, Türk futbolu çöküyor diyecek.

Şimdi hepimiz neyin ne olduğunu anladığımıza göre, her horoz mümkün olduğunca seri adımlarla kendi çöplüğüne gitsin. Artık ötecek mi, hatalarını örtecek mi bilmiyorum. Tek bildiğim, birinin bu işe el atması gerektiği.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...