Koskoca Ali Sami Yen Stadı… Oynanılan acı tatlı onlarca maç, iyisiyle kötüsüyle bir dolu hatıra dizisi. Sevinç gözyaşları, yönetime istifa çağrıları, hayal kırıklıklarıyla dolu koskoca Ali Sami Yen Stadı ve o güzelim statta son derbi maçı. Konuk tribününde çok kez oturdum, gözlerimin kanlı, sesimin çatlamış olarak sona erdiği çok derbi maçı izledim. Şimdi sona yaklaşıyor olması garip bir hüzünle doldurdu içimi maç öncesinde. Biliyorsunuz, Fenerbahçeliyim. Maçı çok sevdiğim taraftar arkadaşlarımla birlikte izlemeye karar vermiştik çok öncesinden. Maçı izleyeceğim alana gitmeden evvel, geçtiğimiz yıl hediye olarak aldığım Beşiktaş formasını omzuma atıp mı gideyim, yoksa Galatasaray atkımı boynuma mı dolayayım diye çelişmiştim kendimle. En nihayetinde elimde Galatasaray atkısı, gözlerimde Sami Yen’deki son derbiyi izleyecek olmanın heyecanı vardı.
Maça istekli başlayan taraf siyah-beyazlı ekip oldu ve dokuzuncu dakikada penaltı kazandılar. Çok da hoşlanmadığım bu futbol isyanında topun başındaki Guti, ustalığını konuşturduğu düşüncesiyle topu ağlara gönderdi. Dipnot olarak yazının içine ekliyorum, penaltıda herhangi bir ustalık falan yoktur. Bilmen gereken tek şey, kaleciyi şaşırtmaktır. Bu yani. Her neyse, maça döneyim ben zaten penaltılardan hoşlanmadığımı biliyorsunuz. Penaltıdan gelen golden sonra savunmaya dayalı oyunu tercih eden Beşiktaş, ilk yarıda neredeyse hiçbir pozisyona girmedi. Garibim Galatasaray, o güçlü defansı ezip geçebilmek için pozisyon üstüne pozisyon üretti fakat hiçbirinden sonuç alamadı.
İkinci yarının ilk çeyreğinde büyük bir hırs ve istekle bastıran Galatasaray, ilk yarıda olduğu gibi hiçbir pozisyonu lehine çeviremedi. Üst üste kullanılan kornerlerden de umduğunu alamayan sarı-kırmızılı ekip, ikinci yarının ikinci on beşliğinde hırs yapıp atak anlayışlı oynama sırasını Beşiktaş’a verdi. İlk yarıda adını neredeyse hiç duymadığımız Nobre, ikinci yarıda kendine gelmiş olacak ki üst üste girdiği pozisyonların en nihayetinde birinde topu ağlarla buluşturmayı başardı. Gözler yine hakemdeydi, Cüneyt Çakır golü saymadı… Kısa bir direnişin ardından maçın resmi olarak ikinci golünü attı Nobre. Altmışıncı dakikadan sonra maçtan tamamen kopan Galatasaray, sonunda golü bulmayı başardı.
Maç, 1-2 biterek Beşiktaş’ın evine üç puanla dönmesini sağladı. Maçta bir Cenk vardı ki, kartal kesildi. Mutlak gol pozisyonlarında bile takımını korumayı başardı. Helal olsun dedim maç sonunda, gözlerimde yaşlar; Sami Yen’de son derbinin böyle bitişine içim acırken, helal olsun Cenk, helal olsun…
Diyorum ki ben, Hagi’li Galatasaray Hagi’siz Galatasaray’dan kat kat kötü. Nereye kadar gidecek bu, yeni statta neler yaşanacak, Ali Sami Yen’de derbiye veda böyle mi olmalıydı, şimdi taraftar ve yönetim ne yapacak gibi bir sürü birikti kalemimde. İçimde acıdı tabi, Sami Yen’de son derbi oldukça sancılı oldu… Taraftarın akıttığı gözyaşları da cabası!
Maçın sekizinci dakikasında gözler Cüneyt Çakır’a çevrildiğinde, hakemliğin verdiği güçle penaltı noktasını göstermesi, maçın dönüm noktası oldu. Eğer o penaltı gelmeseydi, bu Beşiktaş böyle bir Galatasaray karşısında ölse dahi maçı alamazdı. Ne diyeyim, artık maç sonlarında hakemi konuşmaktan sıkıldım, usandım. Futbolumuz kötü, inancımız zayıf, çalışmıyoruz, hakemlerimize söylenecek söz sıralamakla bitmez…
Öyleyse soruyorum şimdi sizlere, biz Türkiye olarak futbolun tam olarak neresindeyiz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder