2 Ekim 2010 Cumartesi

Baros Yoksa Ben de Yokum!


Spor Toto Süper Lig’de 7. Haftanın açılış maçları Cuma günü, Bucaspor-Eskişehirspor ve Kardemir D.Ç. Karabükspor-Galatasaray arasında oynandı. Ben bu maçlardan Galatasaray’ınkine değinmek istiyorum ufaktan, sinir kat sayımı çok da yükseltmeden…

Öncelikle yazıma isim olan başlığa açıklama getirmek istiyorum. Geçtiğimiz hafta oynanan maçta Baros’un iyinin çok üstündeki performansını görünce, kesinlikle Galatasaray’ın ona hala ihtiyacı olduğunu düşündüm. Öyleyse dedim, bu maçı da taraftarmışçasına izle Arzu; hazır o sahada çok da sevimli bulmadığın Arda da yok, bak bakalım nasıl oluyormuş diye… Sahiden de öyle yaptım. Oturdum televizyon karşısına, bir G.saray taraftarının yerine koydum kendimi. Yazının başlığındaki “ben de” derken, G.Saray taraftarını temsil etmeyi amaçlıyordum aslında.

Karabük maçının Galatasaray için, Kasımpaşa ve Fenerbahçe arasında oynanan maç tadında olacağını düşünüyordum. Hatta Karabüklü Cernat’ın 2. Dakikada kazanıp attığı o sevimsiz penaltıdan sonra bile fikrim değişmedi. “Maç 90 dakika” , “top yuvarlak” klişelerini bile kullandım Hakan’ın ayağından gelen 2. Golden sonra. Niye ve nasıl güvendiğimi bile anlamadım oysa… Maçı izleyenler hak verecektir, Galatasaray’ın ilk yarıda tek bir pozisyonu bile yoktu!

Maç esnasında Galatasaray’ın fazla fanatik taraftarı olan arkadaşım Orçun ile sürekli iletişim halindeydik.Tutkunu olduğumuz takımlar farklı olduğundan, kendi "futbolumuzu" ve takımlarımızı tartışırız sürekli. Akşamki maçta ise hemen hemen aynı cephedeydik diyebilirim.İlerleyen satırlarda buna yine değineceğim.

İkinci yarıya geçersek, G.Saray’ın ilk pozisyonu altmışıncı dakika dolaylarında Pino’nun geliştirdiği atakla oldu; ancak topla buluşan Misimoviç kötü gününde olmuş olacak ki gayet uygun olan pozisyonda topu ağlarla buluşturmayı başaramadı. Sinirden çıldırırcasına bağırdım ama ne fayda! En nihayetinde yakaladığı ikinci pozisyonda Barış ile golü bulan taraf Galatasaray oldu da, derin bir “beraberlik geldi gelecek” nefesi aldık.

Evet, ben kendimi öyle kaptırmışım ki maça, gelen golle beraber sevinç çığlığı attım. Golün ardından oyuna dâhil olan Sabri ile futbol arasında bir bağlantı kurmaya çalıştım. Tamam, iyi güzel oynadı ama o son dakikalarda yaptıklarıyla kalbim nasıl durmadı diye hala şaşırıyorum! “Sabri, Sabri, Sabri…” diye bağırmaktan beter oldum! Aytekin Durmaz da bu maçta biraz taraflıymış gibi geldi bana. "Yok canım, Karabükle ne ilgisi var adamın?!" diyecek oldum ama düşüncelerimi dış sesle yansıtmadım...
Zaten teknik adam Frank Rijkaard zor bir dönemden geçiyor, bu yüzden takıma ve ona çok fazla yüklenilmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Neyse, sonuç olarak maçı K.Karabükspor 2-1’lik bir skorla alarak ligdeki puanını 13’e yükseltti ve G.Saray’ın önüne geçti. Cimbom günden güne kan kaybediyor, taraftarın için acıyor arkadaşım! Benim için hava hoş, Fenerbahçeliyim ezelden. Ama bu, futbol zevkimin önüne geçeceği anlamına gelmez. Dilerim ligdeki tek kan Beşiktaş olmaz da, biraz heyecan gelir…

Ne diyordum? İşte benim o taraftar arkadaşımla, Sabri’ye etmediğimiz laf kalmadı. Kızdık, sövdük, saydık, döktük… Misimoviç hayal kırıklığına boğdu, Barış nefes kesti, Pino kafayı yedirtti, Baros üzdü, Arda kendini arattı derken bu maçı da geride bıraktık. Bu maç Karabükspor için önemliydi elbet, zira tarihlerinde ilk kez sarı-kırmızılı ekibe karşı bir galibiyet kazandılar.

Son olarak diyorum ki, Baros yoksa ben de yokum arkadaşım!

Dipnot: Futbolunu da al, git Sabri, kızıyorum artık sana fazlasıyla!

Dipnot2: Fenerbahçe’nin maçı içinde korkmaya başlamadım dersem yalan olur. Totem yapalım, hepimiz susalım bu maç için, ne dersiniz?

Unutmadan, Buca ve Eskişehir 0-0’lık bir skorla berabere kaldılar…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...