Nasıl kızgınım bir bilseniz! Dün geceki maçtan bu yana zor durdum, aklıma geldikçe saydım döktüm onlara! Birinin hüznü, diğerinin sevinci oluyor futbolda. Oynanan her maçta görüyoruz, bizzat yaşıyoruz işte! Artık Galatasaray’a olan kızgınlığım futbolcuları aştı. Bildiğin taraftara, yönetime kadar sıçradı yani. Yönetimden kastım, asla takımın başındaki teknik adam değil. Aksine, o futbol devini Ali Sami Yen stadında küçülten taraftar ve başkana tüm kızgınlığım…
Maça döneceğim ama önce maç sonundan bahsetmek istiyorum. Maçın ardından bir yığın G.Saray taraftarı, “yönetim istifa, Rijkaard istifa!” , “imparator oooley” gibi bir takım tezahüratlarla hüzünlerine sinirlerini katarak, kendilerince öfkelerini yönetime bildiriyorlardı. O görüntüleri görünce çıldırdım adeta! “aynısı senin tuttuğun takımın başına gelse, sen de böyle yapardın” diyen arkadaşıma da cevap olsun bu: aynısı benim takımıma da oldu ama ben bunu yapmadım! Başımda duran adamı tanımadan eskiyi yuvama davet etmedim! Takımın başındaki teknik adamın gitmesini isteyen taraftar, takımına gereken değeri vermiyor demektir! Canım kardeşim, adamlar oynamıyor Rijkaard ne yapsın?! Bu adam değil mi Barça’yı devleştiren? Öyleyse sorunu toz kondurmadığın futbolcularda aramalısın evvela! Zira sahanın tozunu yutmuş, taraftarın desteğini ardına almış bir takımın futbolcuları böyle oynayamaz! Eğer oynuyorsa da, G.Saray takımında olmayı hak etmiyorlar demektir!
Sinirlerim daha da bozulmadan maçtan söz edeyim kısaca.
Öpe koklaya baş tacı yaptığım Baros’un sakatlanmasıyla içim cızladı resmen. Ufuk’un kırmızı kartla oyun dışı kalması da tuz biber oldu… Zaten adamlar oyundan kopmuş, topu ayaklarında bile tutamıyorlar; Ankaragücü de ipleri eline alıp top koşturdu. 4 golle aslanın kükremesine müsaade etmeyen Ankaragücü’nün bu galibiyetinin renklerinden kaynaklandığını söyleyen bile vardı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder