Aslında haberler bizde, sen de biliyorsun.
Abi dediğime de bakma. Saygıdan değil, yenmiş olmanın haklı gururundan abi diyorum sana. Hani tribünde, gol olduktan sonra hiç tanımadığın bir adama dönüp de, “nasıl koyduk be abi” dersin ya. İşte o tatta söylüyorum ben de sana.
Nasıl koyduk be savcı abi?
Bir stat, nasıl böylesine güzel kokabilir…
Saraçoğlu’na adım atmak, tüm dert ve kederlerini kapı dışında bırakmaya eş değer.
Evet, belki çok iyi oynamadık. Tribünde de olağanüstü değildik çoğuna göre.
Ama inanın, bunların zerre kadar bir önemi yok.
Dün öylesine farklı hislerle döndüm ki eve. İlk kez böylesine bir güç hissettim.
Dakikalarca, hatta saatlerce sevgisinin sınırını zorladım.
Bizim Fenerbahçe’ye olan sevgimiz ebedi Savcı abi.
Farkındasınız değil mi? Hiçbiriniz bu sevgiyi engelleyemiyorsunuz.
Engelleyemeyeceksiniz.
Adımıza ceza da, ödül de deseler oradaydık işte.
“Sen bizim Kocaman gururumuzsun” diye bağırırken nasıl gerçeksek, yediğimiz gollerden sonra ağlarken de o kadar gerçektik işte.
Kulaklarını da epey bir çınlattık tribünde.
Ben bu satırları yazarken, siz bambaşka hainlikler peşinde olabilir, planlar yapabilirsiniz. Birkaç gün sonrasına gözümüzü açtığımızda, olması imkânsız şeylerle karşılaşabiliriz.
Varsın olsun. Sizin yaptıklarınız bizi yıpratmaz.
Bizi ancak, sahada layığıyla oynamayan adam yıpratır, saç baş yoldurur.
Varsın yoldursun. Sonunda ölüm bile olsun hatta.
Galibiyetleri için sevmediğimiz gibi, mağlubiyetlerinde de sevmekten vazgeçmeyeceğiz.
Böylesine güzel ve böylesine birbirine bağlı bir taraftara sahip olduğu için belki de dünyanın en özel takımıdır Fenerbahçe.
Bizlerin de en büyük şansıdır Fenerbahçeli olmamız.
Ne diyordum? Sana selam olsun savcı abi, biz şike şike yolumuza devam ediyoruz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder