1 Temmuz 2012 Pazar

Ben İtaatsiz Fenerli


Şimdi hepinizin karşısına geçsem, o koskoca bir yıl nasıl geçti diye sorsam. “Neden inandınız?” desem mesela, “neye güvendiniz” ya da “nasıl dayandınız” da bir başka soru belki de. Bunların hepsinin mantıklı birer cevabı var elbette.  Ama o bir yılın nasıl geçtiği sorusuna sanıyorum ki hiçbirimiz aynı cevabı vermeyiz. Siz belki tek kelime ile ‘zor’ diyeceksiniz. Uzatmadan, geçen bir yılı tekrar hatırlamak istemeden, kalbinizi daha çok yormadan belki de. Başka türlü cevaplar da gelecek muhtemelen.

Sahi, o bir yıl gerçekten de geçti mi? İçimizde 3 Temmuz Pazar sabahı yok mu hala?

Var elbette. Attığımız her adımda o sabah var. Atılan gollerde, kazanılan voleybol kupasında, taraftar kartlarımızda, kaçırılan şampiyonlukta, sayılmayan gollerde, gidemediğimiz maçlarda, kazandığımız Türkiye kupasında, aldığımız yeni sezon kombinesinde, yepyeni futbolcularda, şampiyonlar liginde… Her şeyde 3 Temmuz Pazar sabahının bir çeşidi var. Kimisinde o sabahın hırsı, bazısında acının öfkeye dönüşmesi var.

Daha ne çok şey yaşadık biz bu bir yılda. Kim olduğumuzu, niye savaştığımızı unuttukları bile oldu, biz hiç bıkmadan yine hatırlattık hepsine.

Ben Arzu Bıçakçı. Fenerbahçe Dergisi spor yazarı olmaktan başka bir sıfatım, manevi gücüm yok. Bunun ötesinde ben kim miyim?

Atatürk’ün kızıyım ben, Reto’nun Süper Final’de Galatasaray’a attığı golüm, Çağlayan’ım ben, gecenin bir yarısı yakılan meşaleyim. Trabzon’da sahaya atılan çakı değilim mesela,  durmadan kupa isteyen bir başkan da değilim. Aziz Yıldırım mı diyeceksiniz şimdi bana? Ben O da değilim. Olamam ki zaten, böylesine dik duramam ki ben. Tuana Ekşioğlu diyemezsiniz mesela bana, çünkü o kadar güçlü de değilim. Şırnak’taki bir çatışmada vurulan gaziyim ben, evime topallayarak dönen. Tunceli’deki şehidim. Kardeşinin tabutuna Fenerbahçe bayrağını saran ablayım. Üniformasına güvenen bir polis değilim. Zabıta olamam, jandarma asla. Aksine, maç dönüşlerinde biber gazı yiyen taraftarım ben. 3 Temmuz doğumlu bir kadının dediği “serseriyim” ben. Başbakanın dağda değil, şehirde aradığı teröristim. GFB’nin derin sevgisiyim. Giden Tota değilim belki ama Emre’yim ben, Guiza’nın gözyaşlarıyım. Bağdat Caddesiyim yahu ben, hiç görmediniz mi beni asılan bayraklarda?
Lefter’im ben, Lefter! Bilmem ben şike falan, anlamam etmem. Gördüğüme inanırım sadece, ıslanan formaları gördüğüm sahalara inanırım. Mahkeme salonlarından hastane bahçelerine koşanım. Evim sadece Saracoğlu bile değil benim, düşünsene, adım her yerde!

Zor günleri atlattım atlatmasına da, nasıl geçtiğini bir ben bilirim. Boğazım her düğümlendiğinde, uykusuz geceler geçirdiğimi, kaçan gollerin acısını avuçlarımdan çıkardığımı bir ben bilirim.

3 Temmuz 2011’de başlayan, 2 Temmuz 2012’de resmiyette bitecek belki  de. Ama kalplerimizdeki bu yangın yanmaya hep devam edecek. Kaçan şampiyonluk sonlarında hep bunu hatırlatacağız kendimize. Düşmeyeceğiz artık, birbirimize tutunup yeniden devam etmeyi iyi bileceğiz.

Şimdi ne derseniz deyin, ne yaparsanız yapın. Vakit 4 Temmuz’a gelmedikçe, içimdeki acı asla dinmeyecek. Bu acı dinmedikçe de, teslim olmadan savaşmaya devam edeceğim.

Ben itaatsiz Fenerli, size asla yenilmeyeceğim!

2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...