3 Ağustos 2011 Çarşamba

Zaman Acıtıyor!






Hayat koşuşturmasında en önemlisidir belki zaman. Zamanla düzelecek olanlar, zamanla bozulacak, zamanla alışacak, sevecek, anlaşılacak, anlatılacak, kaybedilecek olanlar… Zamana bırakılmış o kadar çok şey var ki. Üstelik hangisinin önem sırasında zirveye oynayacağını düşünmeden bırakılmıştır hepsi.
Normalde olsa, futbol izlemeye, tribünleri doldurup taparcasına takımlarımızı desteklemeye gün sayıyor olurduk. Ama hep söylediğim gibi, o “normal” günlerimizi geride bırakalı çok oldu… Sahi, en son ne zaman adam akıllı, kalbimiz sıkışmadan, geçmiş hafızamızı yoklamadan futbol izlemiştik? Tarihini hatırlamıyorum bile…

Geçmişe bir şekilde hükmedebilir de insan, “gelecek” öyle elde avuçta tutulacak kadar katı olmuyordu her zaman. Yarın ne olacak? Bilmiyoruz.. O çok sevdiğimiz futbolumuz yeni bir darbe daha alacak mı? Lig eski tadında olacak mı? Bunların hiçbirinin garantisi yok ne yazık ki.
Yarın hayata gözlerini ilk kez açacak olan çocuk, belki de asla sevmeyecek Türk futbolunu. Korkacak sevmekten, sevip de kaybetmekten. Sevse bile, bir yanı hep güvensiz, hep tedirgin kalacak. Hafızasını “acabalar” zorlayacak, yeniden bağlanmayı asla bilmeyecek. Taraftarı olduğu takım, “acaba” kendi hakkıyla mı aldı bu maçı? Yarın, dün oynanan maç için biri çıkıp “şike” diyecek mi? Savunmanın göbeğinde, Avrupa’nın ağzı bir karış açık izlediği futbolcusu, sakatlanma pahasına takımını yalnız bırakmamak adına sahayı terk etmediğinde, bir “acaba” daha geçecek zihninden. Milli takımı sırtında taşıyan kalecisine inanmayacak artık belki de. Maçlarda oynamayan futbolculara “farklı bir göz” ile bakacak hep. Paranın konuşulduğu her yerde futbol eşitliği olacak zamanla; tribünde tek yürek olup ağlayan adamları göremeyecek.

Çünkü kimse, bir daha asla “eskisi gibi” sevmeyecek futbolu! Çünkü siz, bilmediğim isimlerinizi adıma ekleyip yeni tanımlar oluşturdunuz zihnimde. Kara lekeli sabahlara uyanmamak adına, uykusuz gecelerim oldunuz. Hayatta sevdiğim, tutunduğum ve inandığım tek şeyi, gözünüzü bile kırpmadan lekelediniz. Çünkü siz, Aykut Kocaman’ın maç öncesi endişesini, Mehmet Topuz’un saha içi mücadelesini, Gökhan Gönül’ün alnından akan teri, Egemen Korkmaz’ın istemeden ayağının altından kaçan topları, Arda Turan’ın kaybettiği her maç sonundaki acısını, Burak Yılmaz’ın kimsenin kirli oyununa alet olmadan oynadığı tertemiz futbolu bilmeyeceksiniz!

Çünkü siz sadece siyaseti yakıştırıyorsunuz bu ülkeye. Her şeyin üstünü çiziyor, kalpten beyne giden o uzun yolda soluksuz adımlara sebep oluyorsunuz. Çıkar uğruna futbolunu satan bir milletin, masum taraftarlarıyız hepimiz. Yüreklerdeki acı dinmeden, “dalga” sesleri kulakta dinmeden bir yenileri ekleniyor isim dağarcığımıza. Asla unutulmayacak anılarımız oluyor böylece,  “zamanla” geçecek hissine bile kapılmaya vaktimiz olmuyor…

Belki de, bir daha asla “normal” yaşantımıza dönemeyeceğiz hiçbirimiz. İşimiz gücümüz, aşkımız sevdamız futbolken; derdimiz tasamız, hayalimiz kırgınlığımız oldu…

Zaman futbol zamanı değil ne yazık ki. Zaman, Aziz Yıldırım’ı “bitirme”, Fenerbahçe’yi “düşürme”, kirli oyunlara ev sahipliği yapma ve yürekleri kanatma zamanı. Zaman bizim değil, “birilerinin” zamanı…

Fakat şunu da unutmamalı. Bugün senin canını acıtıp uykularını bölen, birkaç “zaman” sonra diğerlerinin kâbusu olacak…

Söylesenize, bir çınarı yıkmak bu kadar kolay mı sanıyorsunuz? Cevabı evetse, yanıldığınızı göreceğiniz zamanlar da gelecek, bilmiyorsunuz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...