Hayata gözlerimi açtığımda, bir taraftardım. Önce Fenerbahçe’yi sevdim sarı-lacivert beşiğimde, ardından büyüdükçe futbolun kendisine âşık oldum. Uykudan uyandığımda, sahanın yeşiline daldım. Hiç tanımadığım ve bilmediğim adamların sevinçlerine ortak oldum zamanla, kaybedişlerinde gözyaşının güzelliğini tattım. Annemin kucağında ilk maçıma gittiğimde tanıdım Aziz Yıldırım’ı. Sonra gerisi geldi işte…
Futbolun bin bir güzelliğiyle birlikte acısını, haykırışlarını, vedasını, karşılamalarını, inançlarını yaşadım bir bir. İçimden taşan anılarım oldu. Serhat Akın’ın yüreğini, Tuncay Şanlı’nın ruhunu, Ali Şen’in sevgisini, Aziz Yıldırım’ın onuru ve gururunu yaşadım ben. Hayatım boyunca asla vazgeçemeyeceğim şeyler listesinde, zaman zaman zirveye oynadı Fenerbahçe ve futbol…
Sevindiğinde, gözyaşlarına boğulmaktır mesela futbol. Ezeli rakip, ebedi dost Galatasaray’ı 6-0 yendiğimizde, 6 Kasım’da, belki de asla unutamayacağım kadar çok ağladım ben. Takımıma destek olabilmek için zorlu yollardan geçtim, Saraçoğlu’nda yeniden sarıldım, sığındım sevgisine.
Acı gözyaşlarım da oldu tabii, tarih hep sevinç gözyaşlarını barındırmıyor. Denizlispor maçı var mesela, acıyı ve gururu aynı anda yaşatan nadir maçlardan biridir.
Şampiyonlar Ligi’nde, çeyrek finale kaldığımız gün dün günü aklımda. “Chelsea bile Kadıköy’den geçemedi!” demiştik göğsümüzü gere gere. Gurur dolu gözyaşlarıyla sonlandı ardından, asla unutamayacağım kadar çok ağladım.
Zico’lu Fenerbahçe’yi özlediğim de oldu. Uğuruna yeminler edip, yolunu yolum yaptığım Fenerbahçe’nin acısı, hepimizin ağıtı oldu.
Ama öyle bir an geldi ki, takımıma küsme noktasına bile geldim. Bir Anadolu takımı, koskoca İstanbul takımları arasından sıyrılıp şampiyon oldu. Nasıl oldu peki? Ertuğrul Sağlam’ın başarısı diyenler çoğunlukta. Hayır, Ertuğrul Sağlam’ın değil, Beşiktaşlı İbrahim’in başarısıyla oldu. Tebrikler ettiler, alkışlayıp başüstüne koydular. Asıl tebrik kendi kalesine gol atan İbrahim’indi, kimse fark etmedi.
Ben, o maçın ardından tam bir hafta kendime gelemedim. Nasıl olacak, ne yapacağız diye düşündüm durdum. Beşinci büyük ilan ettikleri Bursa’yı Şampiyonlar Ligi’ne yollayıp, bir bavul dolusu utançla geri döndüler…
Şimdi bunları niye söylüyorsun diyenler vardır aranızda…
Bir takımı sevmek, doğrusuyla, yanlışıyla, her zaman ve her yerde onun yanında olmaktır. Nefes istediğinde nefesini vermek, ölümüne yoluna yol olmaktır. Bir takımı sevmek, ona zarar geleceğini bildiği şeylerden uzak durmaktır.
Ben bir takımı sevdim ve sonucu ne olursa olsun onun yanında olmaya yemin ettim. Fenerbahçe küme de düşse, şampiyonluğu elinden de alınsa, tüm futbolcuları gidip sadece yönetim kalsa, hisseleri düşüp beş parasız olsa da ben onun yanında olurum!
Yaşadıklarıma bakıyorum da, canım hiçbir zaman böyle yanmamıştı. İçim acıyor! Günlerdir kimseyle konuşmuyorum, uykularım düzensizleşti, doğru düzgün yemek bile yemiyorum. Aldığım nefesin ağır geldiği de oluyor, dualar edip gözyaşları akıtıyorum. Yapılan haksızlığa, adaletsizliğe, futboldan uzak kirli ellerin siyaset hırsına da lanet ediyorum!
Ben Fenerbahçe’yi seviyorum ve başına ne gelirse gelsin, onun sonuna kadar yanında olacağıma bir kez daha söz veriyorum!
Şimdi herkes senin karşında durmuş haklı haksız, bilip bilmeden sana iftiralar ve lekeler atarken, ben seni daha çok seviyorum!
Bursayi sewmem ama sampiyon oldu duzeni bozdu. . . yillardr Olan saibbeler sikeler kanunsuzluk yuzunden kanitlanamiyordu..nisan ayinda bir kanun cikti kabak fenerin basina patladi...feneri de sevmem ama dusese onlarda bi duzen bozmus olacak
YanıtlaSil