Sizce de öyle geçmedi mi?
Daha turnuvanın yeni yeni tadına vardığım sıralarda, bir baktım ki beklediğimden bir saat evvelinden final maçı başlamış bile.
Bakmayın öyle, hakikatten final maçının saatini unutmuştum. Turnuvayla çok ilgiliyim canım, saatin bununla hiç ilgisi yok! (Yazar burada, durumu toparlamaya çalışıyor.)
Bana daima, izlediğim tüm maçlarda şans getiren arkadaşımla, sakin ve Almanya tarafı ağırlıklı bir kafenin bahçe bölümünde, yaklaşık 13. dakikasında yetiştim ve maçı izlemeye koyuldum. (Arkadaş bu kez şans getiremedi, zira ikinci uzatma dakikasında birbirimizden ayrılmıştık ne yazık ki.) Birkaç masa yanımda, maç aralarında çalan her şarkıda oturduğu yerde çılgıncasına dans eden Barcelona formalı bir adam ve daha gerilerden (kaçan gollere olan tepkilerinden anladığım kadarıyla) birkaç kişi ve benim zorumla "lacivertli olanları" destekleyen dışında, neredeyse herkes Almanyalı idi. "Yahu siz ne kadar Almansınız!" bile dedirtti bana. Doğrusu çok bozulmuştum bu işe. Meğer asıl bozulmam gereken, Higuain'in hunharca harcadığı pozisyonlar olacakmış. Bense henüz bundan habersiz, limonlu sodamı yudumluyordum.
Anlayacağınız, tahminlerim tutmadı ve yıllar yıllar sonra kupayı kaldıran Almanya oldu. Bir ara, Löw ve Mesut için sevinir gibi oldum ama Messi'nin evine adımını atar atmaz höykürerek ağlayacağını belli eden yüzünü görünce, derhal vazgeçtim bu histen. Neyse ki 2018 Dünya Kupası var ve %90 orada da forma giyebilecek Messi. Ve belki de, son şansı ya da sondan bir önceki olarak...
İyisi mi final konuşmasını daha da derinleştirmeden, kısa kısa aldığım notlarla, bir solukta geçen 2014 Fifa Dünya Kupasına ve Brezilya semalarına geçiş yapalım, ne dersiniz?
- Bizim için "hoş" olan tek şey, Doğan Babacan'tan tam 44 yıl sonra Dünya Kupasında maç yöneten Cüneyt Çakır ve onun berabere sonuçlanarak biten maçlarıyla, yüzümüzü gülümsetmiş ve bizleri gururlandırmış olmasıydı.
- Yılların şampiyonu İspanya için turnuva neredeyse başlamadan bitti. Ardından üç büyüklerden İngiltere, İtalya ve Fransa da, başlarını öne eğen takımlar arasında yerlerini almayı başardılar.
- Upuzun bir seyahat yolunda hızlıca gitmesi gereken bir aracın patlayan lastiğini onarıp, Brezilya'yı turnuvada "iyi yerlere" taşıyan Neymar, lastikle birlikte patlak verince, seyahat Brezilya için hayal kırıklığından öteye geçemedi.
- "Bir ısırık da ben alabilir miyim"ci Luiz Suarez için bu Dünya Kupası, yüklü bir ceza almasına ve stat kenarından bile geçemeyecek hale gelmesine neden oldu. Uslanmaz çocuk!
- Bizlere, "kötü kaleci yoktur çok iyi şut vardır" dedirten, en kaleci turnuva oldu bu hiç şüphesiz ki. Bu Dünya Kupasında bir köşede iyi kaleciler, öteki köşede ise tek başına dev olan Neuer vardı. Onun dışında Ochao, M'Bolhi, Benaglio, Navas, Bravo, Ospina ve Belçika maçında 19 pozisyonu kurtaran ABD'li Howard, ayakta alkışlandı.
- Elenince gözyaşlarına boğulan, hakkıyla 10 numara kavramını yeniden hayatımıza katan Rodriguez, bu turnuvanın bize kattığı en güzel şey oldu. Ayrıca kullanın sprey tekniği de tarafımızdan oldukça sevildi.
Tüm bu maddeler ışığında, kısaca toparlayacak olursam özellikle de atılan gol sayısı bakımından oldukça doyurucu bir turnuva oldu. Kendi adıma daha şimdiden önce Avrupa Şampiyonasını, ardından da 2018'i iple çektiğimi söyleyebilirim.
Tribün açısından çok canlı olmasa da, eğlenmeye gelen insanları hakikatten eğlendirdiğini gördük. Ömer Üründül yine her zamanki yerindeydi. Ona zaman zaman Ceyhun Eriş, zaman zaman da Fatih Terim yorumlarıyla eşlik ettiler.
Ve böylece bizler de, televizyon karşısında izleyip sempati duyduğumuz takımları desteklemekten bir yanımız buruk olarak bir turnuvayı daha sonlandırdık. Dilerim bir daha ki turnuvada, kaybeden X takıma değil de, kazanan Milli takımımıza seviniriz.
Dipnot: Henüz Dünya Kupası yorumlarımın bitmediğinin, burada sadece kısaca ele aldığımın farkındasınız değil mi? Yani üzgünüm ama sizin için tehlike henüz geçmiş sayılmaz.