30 Haziran 2014 Pazartesi

Nereden Öğrendi?

Maç içindeki yer yer bölge değiştiren temposuyla, yeterince uzun bir maç olduğundan buraya da upuzun bir yazı yazıp sizleri sıkmak istemiyorum. (Teşekkürleri yazı bitiminde alırım.)
O yüzden dedim ki, ben yine madde madde maç içindeki gereksiz ayrıntıları ve gözüme takılanları yazayım. Sonra bana katılıp katılmadığınızı paylaşabilirsiniz pek tabii.



E bakalım, Almanya-Cezayir maçında neler olmuş? Ya da daha doğrusu, Arzu maç içinde yine nelere takılmış?

- Mesut böyle şut atmayı,
- Hakem parmaklarının ucuyla sarı kartı narin narin çıkarmayı,
- Cezayir kalecisi yemediği golden sonra şaşırarak takım arkadaşlarına bakmayı,
- Mustafi bütün pasları Cezayirli futbolculara göndermeyi,
- Hakem Cezayirli futbolcuların pozisyon gereği olmadan Alman futbolcular biçercesine ezmelerine sessiz kalmayı,
- Ceyhun maçın ilk on dakikasında Cezayir'in savunma dizilişinden bahsetmeyi,
- Mesut köşe gönderinin hemen önünde, zerre faul yapmadan ve üç Cezayirli tarafından çevrilmiş halde olmasına rağmen sorunsuz çıkmayı,
- Almanlar ceza sahasına her girdiğinde korner kazanmayı,
- Neuer orta sahaya kadar top karşılamaya çıkmayı,
- Löw bu yaşta, bu kadar genç durmayı,
- 80lerdeki o pozisyonda, Müller topu imkansızı başarırcasına dışarı atmayı,
- Ve yine Müller serbest vuruş öncesi düşme taktiğini uygulamayı


Ve beyler Cezayir böyle direnmeyi, Almanya bu oyunla çeyrek finale kalmayı ve benim kuponum tek maçtan yatmayı NEREDEN ÖĞRENDİ?



29 Haziran 2014 Pazar

Çeyrek Finalin Lideri Robben



Bir gün süre ile ertelenen Cimbom-Juve maçından tanıdık olduğumuz bir hakem...

2014 Dünya Kupasının bu maçına kadar en çok golü atan Hollanda ve tek bir golle, kalesinde en az gol gören takım Meksika...

Hollanda milli takım formasıyla 100. maçına çıkan futbolcular kervanında 7. sıraya oturan Kuyt ve sarılı kırmızılı ekibin Sneijder'i...

Ve sahanın ortasında bir balon!

Tüm bunları sıraladığımda, gayet keyifli ve ilgili çekici bir maç olacağı hissini uyandırıyor insanda. Bu hissin tamamıyla yanıldığını söyleyemem tabii. Ama olağanüstü bir maç da değildi. Tabiri caiz ise (değilse de kusura bakmasın canım artık!) hakemin şaşkınlığından, ilk yarısı 0-0 eşitlikle biten bir tur maçıydı bu. Maçın henüz ilk anlarında verilmeyen Meksika penaltısına karşılık, maçın son dakikalarında, görülmesi zor ama mutlak olan ve tabii yine verilmeyen bir Hollanda penaltısı vardı.

İşte ben bunları anlamıyorum arkadaşlar. Sen ki, dünyanın saydığı, önemsediği hakemlerdensin. Ama öyle çekingen, endişeli kararlar veriyorsun ki, Türkiyeli insanın aklına haliyle bin bir çeşit şey geliyor... Sanırım hakemin maç boyunca zerre tereddüt göstermeden verdiği tek karar, su molasıydı!

Bir de şu sahanın üstünde tın tın gezinen kamera yok mu... Var tabii olmasına da, onun bu 19 maçlarındaki sahaya düşen gölgesi gözlerimi mahvediyor yahu! Ya ben çok müsaitim dikkat dağılmasına ya da sizleri de benim kadar etkiliyor bu kamera gölgesi. (Umarım tek değilimdir bu konuda.)

Bu maça dair bendeki gariplik, Kuyt ve Sneijder hatırına Hollanda destekçisi olarak maça başlayıp, "saldır Meksika oleeey!" diyecek kıvama gelerek maçı sonlandırmamdı sanırım.

Bunun etkilerinden biri, ikinci yarının başında Dos Santos'tan gelen harika gol hiç şüphesiz ki. Bir diğer etki ise en kuvvetli olan, vücudunun her yeriyle kurtarış yapabilen, rahatlıktan çat çat sakız patlatan (hiç sevmesem bile sempatik geldi) kaleci Ochoa. Transfer listesinin zirvesinde mi olacak yoksa yıldızlaşması bununla mı sınırlı kalacak, göreceğiz bakalım.  Tabii benim bu tezahürat eşliğim de, Meksika'nın tur atlamasına yetmedi ne yazık ki...


Bu arada sizlere bir kayıp ilanı vereceğim: Robin van Persie! Bulanların Hollanda milli takımına bildirmeleri önemle rica olunur...
Tek başına tur mücadelesi veren Robben'i görünce, diğer Hollandalılar gözüme pek bir "rahat" görünmeye başladılar. Ki bu rahatlıkları, skora da, Dünya Kupası kariyerlerine de epey bir yansıyacaktı ki, Sneijder 88'de klasikleşen o harika vuruşunu yaparak beraberlik golünü attı.

Tüm bunların dışında, kamera tribünlere döndüğünde içim cıvıl cıvıl oldu doğrusu. Vallahi herkes Dünya Kupası coşkusunu alabildiğine yaşıyor, biz de işte televizyon, twitter falan...

Sonuç ne oldu diye soracak olursanız, son dakikalarda gelen penaltı ile 1998'in intikamını Meksika'dan alan Hollanda, Robben'in liderliğinde çeyrek finale yükseldi. Meksika'ya üzüldüm doğrusu ama en çok da yüzüyle kurtarış yapabilen kaleci Ochoa'nın çaresiz kalışı üzdü beni.

Dipnot: Çok rica edeceğim Ömer Üründül hocam(!) bir daha santrafor demeseniz olur mu ki acaba? Çünkü siz ona "santrifor" diyorsunuz ve ben ölüp ölüp diriliyorum dile her getirdiğinizde! Acıyın kulaklarımıza lütfen.


28 Haziran 2014 Cumartesi

Şaşırt Bizi Brezilya!



Belki siz Brezilya'nın tur atlamasına sevinmiş olabilirsiniz. Ki sevindiyseniz zaten, şaşırmış olduğunuzu da pek düşünemiyorum. Ben ki, turnuva başından beri Brezilya heveslisiydim, şu maça kadar delicesine şaşırmayı bekliyormuşum meğer.

Ne dediğimi hiç anlamadınız sanırım ya da ben anlatamadım. Gelin, yeni baştan kısaca anlatayım ne demek istediğimi...

2014 Dünya Kupası ile ilgili kaç yazı yazdıysam, hepsinde keyifsiz futboldan yakınmıştım. (Ta ki James Rodriguez Uruguay karşısında olağanüstü iki gol atana kadar) Ama beni en çok üzen, Brezilya'nın o bilindikten uzak futboluydu. Yahu ne yavanlıktır bu böyle. Ne samba var ne harika gol!

Zaten bu garip futbolun sonuçlarını da, penaltının son dokunuşunda gelen turda görmüş olduk. 90 dakikanın 1-1 bitmesiyle, oldukça iyi direnen ve oynayan Şili karşısında, eli kolu bağlı kalan Brezilya, uzatmalarda da ondan beklediğimizi yerine getiremedi...

Her zaman penaltıları sevmişimdir. Ya da saçma sapan bir şekilde, maç içindeki heyecanları ve tehlikeleri seviyorum sanırım, her neyse. Maça dair soruları tek soru, ya Jara'nın penaltısı direğe takılmasaydı, o zaman ne olacaktı? Brezilya tıpış tıpış tribünlere doluşacaktı o vakit...

Şimdilik çeyrek finale kalan Brezilya oldu, bundan sonrasındaki futbol adımları, turnuvadaki kaderlerini ciddi ciddi belirleyecek.
Sevinmesine sevindim. Lakin şaşırdım da. Aptallık etme, sen Brezilya'sın! Son penaltıda çeyrek finale kalmak da nedir?

Dipnot: Şili'yi Dünya Kupasındaki güzeller güzeli performansından dolayı tebrikler ederim. Ama canım, cicim Şili... Madem geçemeyecektin daha ilerisine, neden eleyiverdin ki İspanya mı? Değdi mi beni üzdüğüne?

26 Haziran 2014 Perşembe

Bir Garip Rusya, Dünya Kupası Yolunda



Yıl oldu 2014, atamayana hala atıyorlar arkadaşlar...

Bu deyimin bugünkü, yani bu maçtaki kurbanı da Rusya idi. Lakin burada, durum biraz farklıydı. Rusya attı, atamadı demek olmaz. Atmasına attı da, golden sonra öyle geniş açılarla yaslandı ki sahaya, ikinci golü bulma zahmetine bile girmediler. Ki, en kritik maçları idi Cezayir ile olan... Sonunda ne mi oldu?
Maçı rölantiye alacak ikinci gol Ruslardan gelmeyince, Cezayir misler gibi bir duran top organizasyonundan golü buldu...

Son birkaç gündür soluksuz bir takip yapamadım Dünya Kupasında. Bu akşamki maçı da izleme niyetim yoktu doğrusu. Gizli favori Belçika'nın, Kore'den maçı kolaylıkla alıp ikinci tura çıkacağına zaten emindim. Bu da gerçekleşti. Aynı saatlerde oynanacak olan Cezayir-Rusya maçını, en çok da Cüneyt Çakır faktörü sebebiyle merak ediyordum.

Kişisel koşturmama son verdiğimde, maçın ikinci yarısına denk gelebilmiştim anca... Rusya destekçisi babama kalırsa, bizim Cüneyt biraz 'insafsız' yönetiyormuş maçı. E haydi bakalım, oturup ben de izleyeyim dedim.

Kamera gösterdiği müddetçe, aslında sahadaki adamlardan çok, tribündeki yürekli izledim ben. Daha sıcak, daha içtendi hepsi. Cezayir beraberlik, diğer bir deyişle ikinci tura yükseliş golünü bulduktan sonra tribünde çığlık kıyamet sevinenler; Rusya'nın her atağından nefessizce dua ediyorlardı. Sanırım bunu görmek hoşuma gitti. Bir de maç sonunda elenen taraf Rusya olunca, tribünde içkisiyle baş başa kalan Rus abimizin içler acısı halini görmek de üzmedi değil doğrusu.

Cüneyt Çakır'a değinecek olursam, maçın tamamını izleyemediğim için kesin konuşmam yanlış olur. İkinci yarıyı kötü yönettiğini söylemem mümkün değil. Tek takıldığım kısım, bir taç atışını yerinden kullanılmadı diye defalarca tekrar ettirmesiydi. Yoksa bizim Cüneyt fazla mı takıntılı, ne dersiniz?

Yani kısacası, ölüm kalım maçından sağ çıkan Cezayir oldu beyler. 
Ruslara üzüldüğümü ne yazık ki söyleyemeyeceğim. Kendilerini bu kadar salıp bu denli az istekle oynamaları, bu sonucu hak ettiklerine işaret ediyor bana kalırsa.

Önümüzdeki maç, Cezayir-Almanya. Güzel olacağa benziyor ve de heyecanla bekliyoruz bakalım!

23 Haziran 2014 Pazartesi

Seyir Takipsizliği ve Dünya Kupası Keyifsizliği


2014 Dünya Kupasını takip ederken, aynı üst fotoğraftaki amca gibiyim. Hani şu, yanağında bayrak olan. Hazırlıklı gelmiş bakarsanız. Forması, bayrağı, her şeyi tamam. Ama yüzündeki o "niye buradayım ki ben?" ifadesi, her şeyi yerle bir ediyor doğrusu.

İşte ben de tıpkı böyleyim. Maçları takip ederken her şey yerli yerinde. Ama bir ruhsuzluk, isteksizlik hakim. "Aa, saat 7 olmuş. E maça bakayım bi..." şeklinde açtığımı düşünürseniz televizyonu, epey 'gönüllü' izlediğimi söyleyebiliriz!

Nedendir bilmiyorum ama. İspanya'nın erken elenişi mi dersiniz, tribündeki Maradona mı, DK'da olan bu takımlara olan zayıf ilgim mi, yoksa maçların yayınlanma saati mi, inanın kararsızım. Ama bir şekilde, beni tamamıyla kupaya bağladığını söyleyemiyorum hiçbir maçın ya da takımın.

Aah, ah! Nerede o Afrika'daki kupa... Tadından yenmiyordu yahu! Ardı arkası kesilmeden, her maç birbirinden heyecanlıydı. 
Eminim benden farklı düşünüp, bu kupayı hepsinden çok sevenler de vardır. Lakin benim gibi hissedip düşünenler varsa, bu eksik hissin sebebini buldukları vakit benimle paylaşmaları önemle rica olunur tarafımdan!

Şu mini 'isyan' yazımı bitirmeden önce, bu akşamki Hollanda-Şili maçı üstünden de, tamamen Dünya Kupası üstünden de, affınıza sığınarak bir sorum olacak:

Pardon da, futbol şöleni dediğiniz şey tam anlamıyla bu muydu yani?


Dipnot: Bir de, bu kupada kırılan ve kırılacak rekorlardan haberdarsınız değil mi? Keyifsiz falan diyorum ama bu da işin başka bir tarafı tabii. 

21 Haziran 2014 Cumartesi

Kazanan da Üzüyor!


Kaybedenlerin iç sıkan ya da kimilerimiz için burkan öykülerine geçmeden evvel, 21 Haziran maç gecesinin kazanan tarafına değinmek istiyorum: Messi!

"Soran olursa Messi attı dersiniz."

Tribünde, klavye başında, stat kenarında, televizyon önü ve karşısında kendisini yuhalayan onlarca kişi vardı taraflı tarafsız. Maç esnasında bu sesleri duyunca, hayli üzüldüm. Elbette ben de herkes gibi, "uzaylı" performansını göstermesini bekliyordum ondan. Yer yer gösterdiği performansı 90 dakika içinde golle tamamlayamayınca, ıslıkların odağı olmaktan öteye gidemedi. Durun, cümleyi toparlıyorum hemen

Gidememişti ki, o muazzam golü geldi. Beni, Dünya Kupasına yeniden bağladı, umutlandırdı, sevdirdi. Tribündeki tosunlar tosunu oğlu da bu etkiyi yaratmış olabilir, bilemiyorum arkadaşlar...


Messi dışında, favori takımlarımdan üçüncüsü olan Arjantin nasıldı?

Vasat. Futbol vasat, istek yok, fazlaca olan kabiliyet kullanılamıyor vs vs... Bir tat eksikliği oldu kesin bu DK takımları arasında. Arjantin, İspanya aksine gruptan çıkarak beni sevindirmeyi, yüzümü güldürmeyi başardı. Lakin bu futbolla, futbolun düşük bütçeli dev takımları karşısında tutunabilmek, hele de final odağına yaklaşabilmek pek mümkünmüş gibi gelmiyor bana.

Erken Ama Haklı Veda: Güle Güle İspanya!


Yılların saygısı vardı içimde İspanya'ya ve onun futboluna karşı. Duyduğum sevgi zaman zaman derinleşerek beni bile şaşırtıyordu. Dile kolay, 6 yılın futbol şampiyonuydu onlar.

2008 Avrupa Kupası şampiyonluğu,
2010 Dünya Kupası şampiyonluğu,
2012 Avrupa Kupası şampiyonluğu,
2014 Dünya Kupası rezaleti.

Sonuç, bir üst paragraftaki fotoğraftaki gibi dramatik oldu işte.
Bana inanır mısınız bilmiyorum ama söylemeden edemeyeceğim. Bana kalırsa, İspanya bu kupayı istemedi. İsteyen adam mücadele etmez mi yahu? Göz göre göre kupaya tutunma şansın ellerinin arasından kayıp giderken, maç çıkışı ağlayarak soyunma odasına gitmenin sana ne faydası olacak sanıyordun?


İspanya, bendeki saygınlığını bir parça da olsa yitirdiği için, çok üzgün ve de kırgınım.
Barcelona'nın çöküşü, ardında milleti takım yıkımını da getirmiş oldu böylece...

Son olarak, yalnızca "devler" ya da favoriler takımları arasından İspanya'nın kaybetmemiş olmasına da sevindim ayrıca. Ona eşliği İngiltere yaptı, çok da güzel oldu.

Ve yine "bana kalırsa" asıl büyüklerin, gerçek Dünya Kupası bu. 
Futbolu seven, az bütçe ve pahalı olmayan isimlerle futbol oynayan, futbola ve emeğe değer veren adamların futbolunu izlemek, birkaç reklam ve markanın arkasına sığınan profesyonelleri izlemekten daha büyük zevk veriyor bana.

Dilerim bundan sonraki günlerde DK daha heyecanlı bir hal alır artık!


Dipnot: Nedense Suarez gol atınca pek bir mutlu oldum. Sormak istediğim şey, gol attıktan sonraki hareketinin anlamı. Bilenlerin paylaşması önemle rica olunur! : )




17 Haziran 2014 Salı

Neymar'ın Kafası...



Hakemliğini Cüneyt Çakır'ın yaptığı Brezilya-Meksika maçı, izleyebildiğim maçlar arasında kupanın zevki ve enerjisi en yüksek olanıydı. Ancak maç temposuna ve iki takımın da arzularına ters olarak, golsüz eşitlikle sona erdi.

 Maçın 0-0 bitmesinde, olumlu açıdan Cüneyt Çakır'ın payı olduğunu söylemem mümkün. Son dakikalarda kendini yere atan Brezilyalı Mercelo'ya penaltı düdüğünü çalmaması, skoru durdurdu diyebilirim. Zira turnuva başından beri 'haksız' penaltılar çalınıp duruyordu.

Önce, bizimkinin performansına değinmek istiyorum kısaca.

Cüneyt Çakır ve ekibi tamamen bildiğimiz gibiydi aslında. Huylu huyundan, Dünya Kupasında da olsa vazgeçmiyormuş arkadaşlar, bunu görmüş olduk. Cüneytciğimizin dakika dakika maçı durdurması, fenalık geçirmeme sebep oldu her zamanki gibi. Onun dışında, ufak birkaç hatayı da saymazsak, pürüzsüz bir yönetim olduğunu, gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Yer yer taraf tutmacılık oynamış olsa bile, hakkıyla yönetti maçı...

En azından bu sefer, Neymar'ın maça damgasını vurmasını istiyordum, lakin onun yerini kaleci Ochoa aldı. Sanırım onun bu performansı için muazzam demem yerinde olacaktır. Birkaç kurtarışını büyük hayranlıkla izlediğim Ochoa, turnuvada kalabildikleri sürece Meksika takımında dikkatle izleyeceğim nadir isimler arasına girdi şimdiden.

Neymar'a dair aklımda kalan, maçın ilk yarısındaki topa yükselerek kafa vuruşu yapmasıydı. Bence saatlerce konuşulası bir pozisyon bu.

Maçın ilk yarısı Brezilya, ikinci yarısı Meksika, tabiri caiz ise ölene dek mücadele ettiler. Ancak hakkını vermem lazım, Meksika daha çok istedi. Ama olmadı.

Son olarak eklemek istediğim şey, bu benim hayalimdeki ayaklarıyla harikalar yaratan, dans edip şov yapan Brezilya değil. Her maçta biraz daha uzaklaşıyorlar o hayalimdeki takımdan...

Dipnot: Maçın futbol dışında ama bir o kadar da içinde, en dikkat çekici yanlarından biri de başına vuran taraftarlar teknik direktörler ve iki takımdan da futbolculardı. Yahu bir durun, neden başınıza vuruyorsunuz ki yumruklarla?

Dipnot2: Bu akşam Herrera'ya acayip saygı duyduğum takım elbisesi ile saha kenarında görünce. Aykut Kocaman döneminden beri, baya kafama taktığım bir olguydu rakibe, maça ve taraftara saygı olarak gördüğüm takım elbise meselesi. He belki tamamen adamın kendi tarzıdır, bilemem. Ben böyle yorumlar ve de kaçarım!


-Maçtan değil, temsili Cüneyt Çakır'ın maç yönetimindeki rahat tavrının fotoğrafı-

16 Haziran 2014 Pazartesi

"Futbol 90 Dakika Süren ve Sonunda..."



Tamam tamam, endişelenmeyin. O iç gıcıklayıcı lafı yazmayacağım buraya. Zira klişe kullanmaya bayılanlarımız benden saat farkıyla bunu çoktan yazmışlardır.

Baştan belirteyim, tamamen tarafsızdım bu maçı izlerken. Ronaldo nefretimi, yani daha doğrusu ona duyduğum antipatiyi okurlarım ve beni tanıyanlar bilir. Lakin ona rağmen, kalbimin bir kısmı Portekiz'den yana idi. Durun bir dakika, sebeplerim var!

Her birimizin çocukluğundan gelen bir Alman ekolüne sempatisi vardır muhakkak. Ya da tam tersi... Bende bu durum biraz ortalama doğrusu. Ne seviyorum ne de sevmiyorum. Çünkü Almanya, başlığıma da isim olduğu gibi futbolun daima ama daima kazanan takımıdır. Sanırım ben bundan hoşlanmıyorum. Zaman zaman yenilgilerle beslenmeyi de seviyorum. Bu yıla kadar Portekiz'e olan uzak duruşumun sebebi de hiç şüphesiz ki Ronaldo. 

Ancak bu kez durum bir tık farklıydı. (Zaten farklı olmasa belki de Portekiz kazanırdı.) Spor Toto Süper Lig başladığından itibaren bu yıl, saçımın önünden bir tutamı bana beyaza boyatma isteği uyandıran Alves vardı sahada. Başımıza gelen en güzel şey! Ardından, bin bela, Ankaralı Meireles. (Yok artık, Raul'un Ankaralı olduğunu bilmiyor muydunuz?!)

Benim gönlüm de, yarım yamalak heves ve isteğim de Portekiz'i kurtarmaya yetmedi arkadaşlar. Bana bu Dünya Kupasını sevdiren maçlardan biri oldu gelen üst üste gollerden sonra. Her zamanki Almanya gibi, dakikayı geçtim. son saniyeye kadar mücadele etmeleri de, forma savaşçılarına duyduğum saygıyı yenilememe sebep oldu.

Yalnız demedi demeyin, Dünya Kupasının en çok konuşulanı penaltılar olacak. Bir vuvuzela olmasa da kendileri, her maçta yer bulmayı başarıyorlar bir şekilde. Ek olarak, birkaç maçta olduğu gibi tek bir adamın sahada devleşip üst üste goller atmış olması da konuşulacaklar listemde kendine yer buldu şimdiden.

Ve bir de, Meireles, Meireles işte yahu! Alman futbolcunun ayağına basıp şortundan çekmeler falan... Biz alışalı çok oldu onun bu hallerine. Portekiz milli takımı ise yeni yeni tanıyor bizim Ankaralı Raul'u...

Son olarak şunu demeden geçmeyeyim: Kırmızı kartına ve daha ilk yarıda çılgıncasına saldırıya karşı, istatistiki açıdan Portekiz, Almanya'nın bir adam önündeydi bu maçta.

 Lakin istatistik mini etek... Yok yok, bunu da söylemeyeceğim!


15 Haziran 2014 Pazar

Bazı Dünya Kupaları...



Sanırım bu Dünya Kupası bizi şaşırtacak ya da futbol deyimiyle, ters köşe yaptıracak. Bekleneni vermeyecek dersem haksızlık olur, ama bekleneni verdiğini de söylemem pek mümkün değil doğrusu.

Dün, saatler gecenin birini gösterdiğinde, klişeleşmiş bir deyim ile "ölüm grubu" içinden İngiltere-İtalya maçı vardı. Çoğu futbolseverin bu maçı hevesle, saatine aldırmadan beklediğine eminim; tıpkı benim gibi. Ancak uykusuna yenik düşenlere kötü haberim var: şimdiye kadar izlediğimiz en keyifli maçlardan biriydi!

Maç öncesi klasikleşen tahminlerimde, maçın 0-0 biteceğini söyleyip durdum. Oysa ne bileyim, 2006 şampiyonu İngiltere'nin, az korner, az şut, çok ofsayt, çok faul ile oynayan İtalya'ya yenik düşeceğini?

Maçın ilk on, on beş dakikası ortalardaydı. İtalya'nın bir iki şutu heyecanlandırmış olsa da, "bunun için mi uyumadım yahu?" bile dedirtti yer yer bana. Tam o anlarda, esnemekten bir hal olmuş beni ayağa kaldıran gol, İngiltere cephesinde Daniel Sturridge ile geldi. Golden ziyade, gol sevincine takıldım ben. Sanırım futbolda en sevdiğim şeylerden biri bu ilginç gol sevinçleri. Daniel'ınki de onlardan biriydi...



İşte bu golden sonra maçın hızı, atağı ve şekli değişti. 

İngiltere son iki yıldır mutlak bir değişim içindeydi, yaş ortalamasının düşürülmesi, teknik direktörün özel hamleleri ve dahasıyla, bu maçı koparacağını düşünüyordum ben de sizler gibi.

Futbolun mucidi İngilizleri, Marchisio'nun golü kırdı evvela.

Ardından Balotelli, İngilizlerin kazanacağı düşüncemizi yıkan o harika golünü attı!

Balotelli hakkında ne düşündüğümü bilmiyorum. Sevip sevmediğimden emin değilim ailenin hırçın çocuğunu. Emin olduğum tek şey, onun tam bir Galatasaray futbolcusu olduğu. Kim bilir, belki onu yakın zamanlarda sarılı kırmızı görebiliriz, çok da şık olur doğrusu...

Sonuçta Dünya Kupasında bir maç daha, en azından benim açımdan farklı bir şekilde sonuçlandı.

E ne diyelim, önümüzdeki gruplara bakacağız! :)



14 Haziran 2014 Cumartesi

Robben vs Casillas



Maçtan söz etmeye başlamadan evvel, şu görsele değinmek istiyorum. Böyle gol sevinçlerine hastayım, kim ne derse desin! Ve sırf Kuyt'ın o gülen yüzü için, İspanyacığım kaybetti diye için için üzülmedim sanırım.

Bakalım, maçta neler olmuş?

Madde madde gidersek, sıralamam şöyle olacaktır:

- Formalar çok vasat. Hatta öyle vasat ki, Fransa-İngiltere maçını izliyormuş hissi uyandırdı bende.
- Daha az evvel, "hakemlerden çok konuşacağız sanırım" dedim mi, demedim mi!
- O gol, gol değil... Sen faul'e nasıl gol dersin? Neden dersin?
- Casillas'a bi haller olmuş ama haydi hayırlısı bakalım. Hayır, özel gününde falan diyeceğim adam için, yakışık almayacak.
- Robben... Daha maçın ilk anlarında sahanın ortasına oturup ayakkabısıyla uğraşması belki çoğunuza itici gelmiş olabilir ama bende sempati uyandırdı açıkçası. Tabii sonrada makineleşip art arda gol sıralayacağını bilmiyordum...
- Torres bitmiş? Hiç söylemiyorsunuz!
- Son dakikaya kadar, önde olduğu halde mücadele eden Hollanda ve karşısında, yenik durumdaki İspanya ve sıfır mücadele. Dilimin ucundan "hak ettiniz" geçiyor ama sus Arzu diyorum yine de!


İspanya için "son dünya şampiyonu" düştü demek falan doğru değil bana kalırsa. Henüz yolun çok başındayız ve ne olacağını futbol gösterecek!

CanliSkor.com'dan Ceplere Dev Hizmet!

Biz futbolseverlerin en çok tıklayıp, an be an gerek gol gerekse maç içi bilgileri tek bir tıkla aldığı www.canliskor.com artık yalnız bilgisayar ekranları ile sınırlı değil.

Ulaşım ağının genişlemesiyle, Canlı Skor bizlere ve de ceplerimize muazzam bir güzellik yaparak, Android uygulamasını geliştirdi. Artık o çok sevdiğimiz siteye, telefonlarımızdan tek tık ile ulaşmamız mümkün ve de çok kolay.

Hazır Dünya Kupası gelmişken, indirmenizde ve de kullanmanızda fayda var derim ben!

CanliSkor.com'un Android uygulamasına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://play.google.com/store/apps/details?id=eu.livesport.CanliSkor_com

Burada da kendilerinin, Facebook sayfaları bulunmakta efendim. Tarafımdan hararetle tavsiye olunur!

https://www.facebook.com/CanliSkorF

-

Canlı skorlarla, Dünya Kupası keyfine devam edelim!

Kod Adı: Mıknatıs!

Sizlere takım karmaşamı anlatırken, sempati duyduklarım arasına Brezilya'yı da eklemiştim. Hem 2014 Dünya Kupasının ilk maçı olması sebebiyle hem de sambacılara olan hayranlığımdan, büyük bir heyecan ve de heves ile televizyon karşısına geçtim. Gönül isterdi elbet tribünden izlemeyi. Bu da parantezim olsun, kalsın burada.

Evvela şunu demeden edemeyeceğim, maçın hakkı beraberlikti. Bence birçok futbolsever bu konuda benimle aynı fikirdedir.

Maça geçersem...

Brezilyalı futbolcuların ayağındaki mıknatıs yer yer, kupanın boylarıyla devleşen Hırvatlarına sökmemiş olsa da, içten içe bende hayranlık yarattığını söylemem mümkün. Ancak yine de ne bileyim, bu Brezilya, olmamış sanki yahu... Bir şeyler yarım ve eksik, tatsız...
Her müdahalede yere düşmek, kendini olur olmadık yerlerde bırakmak, olağanüstü bireyselcilik... Daha ilk maç olması sebebiyle erken konuşmak istemesem de, kendinden biraz soğuttu sanırım Brezilya. 

Hırvatistan ise onlara oranla daha takım futbolu, prese ve defansa odaklı oynadılar. Ve dünya devi denilen adamlar karşısında uzun süre ayakta kalmayı başarıp, ezilmeden yenildiler. Puan tablosuna işlemeyecek olsa bile, Hırvatlar için ideal denilebilecek bir başlangıç oldu bu...


Maç içinde özellikle değinmek istediğim iki şey var. Biri hakem, diğeri ise Neymar...

Hakemin vasatlığı konusunda lütfen benimle aynı fikirde olduğunuzu söyleyin! Ya da benim yanlış gördüğüm bir şey varsa, paylaşımlarınızdan esirgemeyin. Zira bana kalırsa, bizler bu DK'da hakemlerden çok söz edeceğiz...
Yahu, o ne penaltıdır? Ne fauldür, düdüktür!

Dünya Kupası ilk maç, iki gol, Neymar. Fena başlamadığını söyleyebiliriz. Lakin ben ondan çok şey bekliyorum. Zira ilk maç için bekleneni zerre kadar karşılamayan Hulk beni yeterince üzdü diyebilirim.


Şöyle bir toparlayacak olursam, ilk maç, ilk maç gibiydi.
Futbolu özlemişim. Sadece futbol konuşan, futbolu futbol için izleyen, gören, seven, sevinen insanları özlemişim.

Çok sevdiğimiz futbol bir ay evlerimize misafir olacak.

Hoş geldi, vallahi de sefalar getirdi!

Dipnot: Ne olur susturun şu Ceyhun'u, gözünüzü seveyim!

8 Haziran 2014 Pazar

2014 Dünya Kupası - Gruplar

Bakmayı unutanlar için de, son bir Dünya Kupası gruplar hatırlatması aşağıdadır efendim:

A Grubu
Ülke
OM
G
B
M
AG
YG
GF
PUA
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
B Grubu
Ülke
OM
G
B
M
AG
YG
GF
PUA
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
C Grubu
Ülke
OM
G
B
M
AG
YG
GF
PUA
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
D Grubu
Ülke
OM
G
B
M
AG
YG
GF
PUA
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
E Grubu
Ülke
OM
G
B
M
AG
YG
GF
PUA
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
F Grubu
Ülke
OM
G
B
M
AG
YG
GF
PUA
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
G Grubu
Ülke
OM
G
B
M
AG
YG
GF
PUA
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
H Grubu
Ülke
OM
G
B
M
AG
YG
GF
PUA
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...