31 Temmuz 2010 Cumartesi

Bak Sen Piqué'ye :)

Yaklaşık bi 5-10 dakikadır gözüm bu fotoğraflarda, bakıyorum öylece. :)





Maçı nasıl yöneteceğim derdine düşmüş Japon hakem sadece bakıyor olanlara. Piqué skorun ve boyunun verdiği rahatlıkla yüzde büyük ihtimal dalgasını geçiyor karşı takımın kaptanıyla. Ölümlüksün-


Burdaki amacı çözemedim ama Iniesta'yı güneşten korumaya çalışıyor olabilir. Xabi de şaşmış anlaşılan, ne yapıyor bunlar diye bakıyor :) Yemeliksin adamım-



Ooohh. Kaptınız tabii Dünya Kupası'nı. Transferle de işin yok, yerin yurdun belli. Sevgilin ve pembe şortunla birlikte gidersin tatillere, yüzersin böyle. Taparım ben de sana. Tapmalıksın-

ps: oğlum Piqué, hastayım sana.

Gidecekler Listesinin İsabeti

Yapılan hazırlık maçları ve Young Boys karşılaşmasının ardından Aykut Kocaman takımdan gideceklerin listelesi ufak ufak hazırlamış. Listenin ilk sırasında gitmesine kesin gözüyle bakılan Volkan Babacan yer alıyor. Bu kararı sevdim, isabet oldu doğrusu.
Öte yandan Dia'nın takıma dahil oluşuyla çokta fazla forma şansı bulamayan Deivid ve Young Boys maçında kırmızı kartla oyun dışı kalan Kazım listeye yakın isimlerden. Taraftardan büyük bir tepki alan Önder Turacı'nın da takımla yolları ayılacağa benziyor.
Volka Babacan'ın bir başka takıma kiralık verilmesi olasılıklar arasında.
Ayrıca Fenerbahçe takımını benim o hiçç istemediğim Gyan transferi için masaya oturmaya hazırlanıyor.
Ne diyelim, Aykut daha iyi bilir (!)

29 Temmuz 2010 Perşembe

NTV'de 2-2 Salgını.


Guti'yi İnönü'de gördüm-göreli Beşiktaş'ın transferlerini baya bi övdüm. Eh, bugün de maçı varmış, oturup keyifle(!) izleyeyim dedim.

Yahu o ne maç arkadaş?! Adamların değil Q7'si, 10 numarası bile ayağında top tutamıyor. Haliyle pas yapamıyor, ezilip kalıyor takım karşısında. Ben tam, çok bayıcı maç biraz da Galatasaray'a bakayım derken Plzen'den duran toplu müthiş bir gol geldi. 8 numaralı futbolcu 28. dakikada topu Beşiktaş ağlarıyla buluşturdu. Ardından 2 net gol pozisyonu oluştu, ama değerlendiremediler. Yok, aslında yanlış söyledim. Hakan, değerlendirmelerine fırsat vermedi. Bu akşam bunu anladım ki, bu takımın tek şansı Hakan'dı arkadaş!

Ardından, "hakeme gözlükkkkkkkk!" diye bağrışmalara sebep olacak bir pozisyonda penaltı verdi İspanyol hakem. Neymiş efendim, Q7cik yere düşürülmüş. Haspinalllllahh. Delgado'nun oldukça gereksiz penaltısıyla 44. dakikada 1-1 olan Beşiktaş, 2. yarıyı da berabere kapatarak o çok dalga geçtikleri Fenerbahçe gibi evlerine 2-2'lik avantajlı skorla döndüler.Şunu da eklemeden geçemeyeceğim, Fenerbahçe Şampiyonlar Liginde 2-2 berabere kaldı, siz ise UEFA'da. Dilerim bunun farkını kavrayabilmişsinizdir. Bir başka takımla dalga geçmeden önce kendi halinize yanın sayın kartallar.

Dipnot: İbrahim Toraman'dan tiksiniyorum abi. Hayat boyunca bunun kadar agresif bir futbolcu görmedim. Adam hem oynayamıyor, hem de oynayanları engelliyor. Yok artık! Köşe vuruşlarında adama rahat vermiyor. Böyle futbolcu olmaz arkadaş, sahiden olmaz!

Öpe koklaya getirdiğiniz Q7'yi de sahada göremediğimi söylemek isterim.

Maçın skoru: V.Plzen 2 - 2 Beşiktaş

Hooop. Gel bi' de burdan yak!

Kusasım geldi bu fotoğrafları görünce! Sabah internette gezinirken adresini vermeyeceğim bir sitede C.Ronaldo'nun eski, sanırım geçtiğimiz 2 yıl öncesine ait olan fotoğraflarını gördüm, siz blog sakinlerimle paylaşayım dedim. Buyrun, bir de burdan yakın Ronaldo severler!




Daha bunlardan bissürü vardı o bahsettiğin sitede ama ne yalan söyleyeyim, daha fazlasına bakmaya gönlüm razı olmadı.

Savunma Alarm Veriyor!


Bölük-pörçük izlediğim bir maç oldu. Ağız dolus gol diye bağıramadım, Aykut'a kızamadım dakikalarca.
Yalnızca Stoch'un golünü, Kazım'ın ikinci sarı kartını, Aykut'un havalarını, Bilica'nın gereksizliğini, Young Boys'un çerez olmadığını gördüm ve bunlar da delilenmeme yetti haliyle!
Bu takımda hala stoper beyni yok ve zaman olacak diye merakla bekliyorum! Sevmiyorum Bilica'yı ve takıma yakıştırmıyorum.
Savunma eksikliğinin bir an önce dolması gerektiği yönünde tüm düşüncelerim. Kızgınlığımdan, çokta fazla yazamıyorum şuan.
Gözüm yalnızca rövanş maçında. Dilerim, 'Şimdi Kocaman hedeflerimiz var!' sloganıyla çıktığımız yolu, 'Kocaman hayal kırıklıklarımız var!' diye tamamlamayız.

Dipnot: Stoch: Alex'in yerini alıp, bu takımın 10 numarası olacaksın oğlum. Kaptan diyeceğiz sana.

Maç skoru: Young Boys 2 - 2 Fenerbahçe

27 Temmuz 2010 Salı

Fenerbahçe İsviçre'de.

Avrupa Şampiyonlar Ligi 3. eleme turu ilk maçında 28 Temmuz Çarşamba günü Young Boys takımıyla deplasmanda karşılaşacak olan takımımız İsviçre'ye gitti. Hazırlıklara orada devam edecek olan takımımız Türkiye saati ile 21:45'te sahaya çıkacak.
Guiza, Gökhan Gönül, Lugano, Mehmet Topuz, Caner Erkin, Özer Hurmacı, Berk ve Uğur Boral kadroya alınmayan futbolcular. Bu futbolcular dışında tam takım İsviçre'deyiz!

Büyük Adamsın Iniesta!

Bugünümü de evde oturmuş yalnız başıma televizyon izleyerek geçiyordum. Kanallar arasında gezinirken 10' DK finalinin son dakikalarına rastladım ve büyük bir keyifle izlemeye koyuldum. Barça'da hastası olduğum, İspanya'da pek verimli bulmadığım Iniesta'nın kader golünü de gördükten sonra TV'yi kapayıp koştum bloguma. Aklıma, Iniesta'nın o şık hareketini yazmadığım geldi, yazayım dedim.


Sanki içine gol atacağı doğmuş gibi, formasının altına giydiğinin üstüne, 2009'da kalp krizi geçirerek aralarından ayrılan futbolcu arkadaşı Dani Jarque'e bir yazı yazmıştı. Ve Iniesta, attığı bu golü ona adamıştı. Formasının altındaki yazı: "Dani Jarque hep bizimle..."
Üstelik bu hareketinin ona sarı kart getireceğini bile bile...
Gerçekten adamsın be Iniesta!

A. Gyan Doğru Seçim Mi ?


Duyduğuma göre Gyan transferinde sona yaklaşılmış. Aman ne güzel! Kardeşim siz bu transferi yapmak istediğinizden gerçekten emin misiniz? Hayır yani bana sorarsanız bu işte bir yanlışlık var.

Bir futbolcunun geçmişini, oynadığı maçları, geldiği takımın onunla ilgili görüşlerini araştırmadan nasıl olurda alırsınız, anlamıyorum. Gyan: Bir Guiza vakası daha demektir. Bu konuda endişelenmiyor değilim açıkçası.

Bu adam, oynadığı takımların yarısında bile ilk 11'de yer almamış, DK da attığı gollerin 2si de penaltıdan ve bir penaltıyı da kaçırmış. Mış'lı konuştuğuma bakmayın, bizzat şahit oldum. Abiii, penaltı atamayan adamın Fener'de işi Ne ?!!

Bakalım, umarım bu transferde taraftarı bir kez daha hayal kırıklığına uğratmazsınız.

25 Temmuz 2010 Pazar

Barcelona 2010/11 Formaları

Bunu geç fark ettim ama sorun yok, hemen sizlerle paylaşayım dedim. Buyrun, bakın bu sezonki formalarımıza :)














Ben bayıldım hepsine! Uğur getirsin bu sezon bize ! : )











Berbat Adamsın Oğlum Ronaldo.


Kayıt başlığından da tahmin edebileceğiniz gibi resmen tiksiniyorum şu C.Ronaldo'dan!
Adından "çapkın" diye söz ederler bir de. Ojeli tırnaklarını hiç görmediler herhalde. Oğlum bak cidden berbatsın. Benden sana tavsiye, çekil git bu futbol işinden. Alem senin kadar kötü bir futbolcu görmedi. Biz Fenerliler olarak Guiza'yı kötü bilirdik ama o en azından oje sürmez, has o...larla takılırdı. Sen de o da yok. Sanki takımı sen kurmuşsun, sen olmazsan bu takım/lar olmayacakmış gibi bakışlar atıp, aptalca çalımlı hareket çekiyorsun. Ojelerini sürerken de kendinden bu kadar emin misin merak ettim. 50m. den kaleye gol atmak yerine takım arkadaşlarına pas atmayı öğrensen diyorum, he?
Tipsiz.Sevemedim gitti seni. Zaten seni kim sever biliyor musun? Futboldan zerre kadar anlamayan, yeni yetme sümüklü kızlar. Ve yanındaki gibi i*nelerden hoşlanan kadınlar.
Futbolu bırak. Git.Kuaför.Aç.Oje.Sür.Öğhk.
Dipnot: Bazen her şey sararıp solar, Ronaldo ojeleriyle hep rengarenk. ihu.d

23 Temmuz 2010 Cuma

Fenerbahçe 2010/11 Sezon Formaları


Fenerbahçe Spor Kulubü bugün yeni formalarını tanıtıma sundu. Bu sene Fenerbahçe'nin en dikkat çekici forması hiç şüphesiz ki, Palamut-Samba Yeşili forması oldu. İtiraf edeyim, bu formayı başta Alex olmak üzere Fenerbahçe'de forma giyen tüm Brezilyalılar ve Brezilyalı olmasa dahi Stoch'un üzerinde görmek için can atıyorum!





Efsane Çubuklu Forma: Klasik çubuklu forma bu kez 9 çubuktan oluşuyor. Ve çubuklar kesintiye uğramadan formanın arkasında da devam ediyor.



Fenerbahçe Güneşi Forma




Palamut Forma

Kanarya Forma: Logonun 6 ana renginden biri olan beyaz kullanılmıştır.

Yeni sezon formalarımız uğur getirir umarım! :))

18 Temmuz 2010 Pazar

Bu Aşk Hiç Bitmez!



Kendimi bildim bileli hafta sonları babamın en küçük kızı olarak onunla oturur, adamların top peşinde koşmalarını izlerdim. Her hareketin ne olduğunu, sonucunun ne getireceğini bir bir açıklardı babam. Top karşı takımın ağlarıyla buluştu mu da, çığlık kıyamet bağırırdı. Anlamsız gelmezdi ama şaşırdım, ne yalan söyleyeyim. Aradan zaman geçtikçe iyice hoşuma gitmişti futbol. Babam bununla da yetinmemiş, kombine yapıp bir de maçlara götürmüştü beni. En çok hangi rengi sevdiğimi sorsalar, elbet cevabım sarı lacivert oluyordu, bugüne dek hiç değişmedi zevkim. Çocukluğun o meşhur sorularından biri de “büyüyünce ne olacaksın”dır. Bunu soranlara kadın ama sıradan bi kadın değil, futbolcu kadın olacağım derdim. Çocuk işte der, geçiştirirlerdi.
Küçüklüğümden başlayan Fenerbahçe aşkı gün geçtikçe bir tutkuya, tapınmaya, fanatikliğin koyuluğuna, yaşam tarzına doğru yol aldı. Şimdi hayattaki vazgeçilmezlerimi sorsalar ikinci sırada futbol, futbolun alt basamağında da Fenerbahçe gelir. Bu bundan sonra da böyle devam edecek.
Canım, kanım, hayatım pahasına seviyorum Fenerbahçe’yi. Bu öyle büyük bir tutku, öyle büyük bir aşk ki... Dilinden ancak Fenerbahçeli olanlar anlar.
Bugün Fenerbahçemizin doğum günü. Bu, benim onunla geçirdiğim, yenildiğinde ölürcesine ağladığım, yendiğinde ertesine güne konuşacak kadar bile ses bırakmadığım, yanlışını gördüğünde kızdığım, doğru her hareketinde göklere çıkardığım, bir an bile hiçbir konuda umutsuzluğa düşmediğim, renklerine taptığım ve ondan haber almadan tek bir gün bile geçirmediğim, 17. Yılım. Ve ben nefes aldığım sürece, ona olan paha biçilmez aşkım devam edecek. Bu hiç kimse de görmediğin ve asla da göremeyeceğin karşılıksız bir aşktır. Dedim ya, dilinden ancak Fenerbahçeli olan anlar!
Artık yeni transferlerden favorim olanın formasını alıp, Fenerbahçeliler gününde kutlamalara onunla katılmam alışkanlık oldu. Yarın da M. Stoch formamı giyip kanı, canı, kalbi, ruhu, tüm hücreleri sarı lacivert için çarpan-akan herkesin arasında, kutlamalara katılacağım. Bugün kanım olduğundan daha fazla, SARI - LACİVERT akıyor! Bugün daha büyük hissediyorum Fenerbahçeli olmanın gururunu!


‘Fenerbahçeli olmak, bir ayrıcalığa sahip olmaktır ve o ayrıcalık Fenerbahçeli olmaktır.
Fenerbahçeli olmak, kendi canından, kanındanmışçasına bir topluluk içinde çubuklu formayı gördüğünde gözlerinin dolmasıdır.
Fenerbahçeli olmak, nefes almak gibi, yaşamak gibi, canım gibi…
Fenerbahçeli olmadan bu sevgi anlaşılmaz, Fenerbahçe olmadan da hayattan zevk alınmaz bilen bilir.
Fenerbahçe dünyanın en güzel ve hiç bitmeyecek olan hastalığıdır. ‘


Ne mutlu Fenerbahçeliyim diyene ve onu içinde hissedene!
Dünya FENERBAHÇELİLER günümüz kutlu olsun!

Atam izindeyiz, biz de Fenerbahçeliyiz!

“1907’de doğdu aşkımız, Sarı-Lacivert renkleri oldu şarkımız, sporun her dalında bizim şanımız, hiç bitmedi bitmeyecek bizim aşkımız!”

“Bütün dünya üstüme gelse ne fark eder, senin için ölmeye değer FENER!”

“Gülersem sevincim, ağlarsam gözyaşım, ölürsem toprağım ol FENERBAHÇE!”

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Guiza Gider, Fener Bayram Eder !


Oh be, Guizasızlık varmış! Geçtiğimiz günlerde yoğunlaşan Guiza gidiyor mu kalıyor mu, kapma alınmadı, beni bu cehennemde kurtarın dedi, ofsayta düştü, yine mi gol değil vs haberleri ile gündemden düşmeyen Fenerbahçe'nin adından sıkça söz ettiren o meşhur gol kralı İspanyol oyuncu Guiza, en nihayetinde gitmeye karar verdi! Kaptan Alex'in de bu dönemde canı bir hayli sıkıldı. Neyse, sonunda bu çok yapışkan gol kralından da kurtulduk ya, daha ölsekte bir şey olmaz bize!

Haaayyydi Guiza, evine yavrum!

Şimdi böyle dediğime bakmayın siz. 2 sene önce çok öve öve getirdiğimiz Guiza'nın imza atmasıyla Fenerium'da bulmuştum kendimi. Çokta sevdiğim 14 numaralı formasını alıp, sokaklarda dolaşmıştım, üzerimde gol kralının forması var oğluuuum, bakışlarımla. Neyse, dolabıma astım formayı, bir gün çoçuklarıma anlatacağım onu. hihi :)

Okçu okunu atamadan gitti ya, daha ne diyeyim..

12 Temmuz 2010 Pazartesi

İspanya Tarih Yazdı !


11 Haziran 2010 itibariyle Güney Afrika'nın ev sahipliğinde 19. Dünya Kupası başlamıştı. Ev sahibi takım G. Afrika açılış maçını oynamış, çokta güzel bir beraberlik almıştı. Ardından günde 3 maç, futbolseverlerin deyim yerindeyse gözlerini doyurmaya yetmişti. Harika giden bir Dünya Kupası ve 2 favorim vardı. (Şili'yi saymazsam) Arjantin ve İspanya. Avrupa kralını büyük oranda dillerine duyduğum beğeni ve ülke takımlarından Barcelona'ya olan hayranlığımdan dolayı destekliyordum. Arjantin ise malum. Maradona ve Messi. Dünya Kupası'nda en çok dikkatimi çeken ve " benim olmalı! " dediğim Jabulani ise baya bir tartışma konusu oldu. Yere sektiği zaman atışları zorlaştırıyor-kolaylaştırıyordu. Kaleciler için bir tuzaktı o! Ve tabii vuvuzela. Büyük bir renk kattı kupaya! Ama ne yazıkki benim hala vuvuzelam yok! :/
İşte o koskoca bir ayla birlikte 63 maç geride kalmış, 11 Temmuz akşamında 64. maç ile G. Afrika 2010 Dünya Kupası finale erdi. Biraz maçı hatırlayalım.

Sapsarı Bir Maçtı.
Güney Afrika'da yapılan 2010 Dünya Kupası'nda İspanya ile Hollanda final maçında karşı karşıya geldi. Johannesburg'daki 88 bin seyirci kapasiteli Soccer City Stadyumundaki karşılaşmayı, İngiliz hakem Howard Webb yönetti.
Karşılaşmaya iki takım da istekli başladı. Ve maç bir süre daha öyle gitti. Boğaların karşısına ilk kez hücum yapan ve pas trafiğini yıkmaya çalışan bir takım çıkınca, haliyle şaşırdılar. Birebir press yapan ve yakın oynayan Portakallar ne yaptılarsa maçı ellerinde tutmayı başaramadılar.


İlk 45, İkinci 45 ve toplamda 90 dakika golsüz eşitlikte tamamlandı. Hemen ardından uzatma dakikaları. İlk 15 dakikanında golsüz bitmesiyle herkeste "penaltı" beklentisi oluşmaya başladı. Ancak İspanya bu, kendini tehlikeye atar mı? En nihayetinde atmadı da. Kupanın başından beri iyi futbol oynamadığını düşündüğüm Inıesta devreye girdi ve tam 116. dakika da İspanya'nın final maçındaki ilk, 2010 Dünya Kupası'nın ise son golünü atmış 0ldu. İngiliz hakeminse, içten içe bu işe sevindiğini söylemeden geçemeyeceğim. hihi :)
Maçta Gösterilen Kartlar:
Sarı Kartlar: Dk. 15 Van Persie, Dk. 22 Van Bommel, Dk. 28 De Jong, Dk. 54 Van Bronckhorst, Dk. 57 Heitinga, Dk. 84 Robben, Dk. 110 Van Der Wiel, Dk. 117 Mathijsen (Hollanda); Dk. 17 Puyol, Dk. 23 Ramos, Dk. 67 Capdevilla, Dk. 117 Iniesta, Dk. 120 Xavi (İspanya)
Kırmızı Kart: Dk. 109 Heitinga (2. sarı karttan) (Hollanda)

Avrupa'nın En Büyüğüydü, Dünyanın da En Büyüğü Oldu !

Tam da bu dakikadan sonra Iniesta'nın attığı golle bütün İspanyollar ayaklandı. Sesimi dün geceki maçta kaybettim diyebilirim. Sanki kendi ülkemmişçesine ağladım üstelik kupayı alınca. Totemimiz de işte yaradı. Ah, dün geceki sevincimi anlatamam! Darısı Türkiyemizin başına (!)




İspanya Tarih Yazdı, İmza: Vicente Del Bosque
Dünya Kupası tarihinde ilk kez finale kalan İspanya, ilk kez kaldığı bu finalde de kupayı alma şerefine layık oldu! Büyük başarı! Del Bosque ve öğrencilerini yürekten kutluyorum.














Aslında çok da fazla söylenebilecek bir şey yok. İspanya hak etti ve kupayı aldı. Geride kalan bir ay, 64 maça bakacak olursak gerçekten göz zevkinin doruklarda olduğu bir Dünya Kupası idi. Güney Afrika'nın ellerine sağlık diyeceğim. Dilerim bir dahaki Dünya Kupalarını bizzat izlemeye gidebilirim. :)


Sayılarla Dünya Kupası
En hızlı gol: 3. dakikada Thomas Müller (Almanya-Arjantin maçı 4-0)
En çok gol atan takım: Almanya (16 gol)
En az gol yiyen takım: Portekiz ve İsviçre (1 gol)
Kendi kalesine atılan gol: 2
Gol olan penaltı: 9
Kaçan penaltı: 6
Gösterilen sarı kart: 258
Gösterilen kırmızı kart: 10
Dünya Kupası Ödülleri-
2010 Dünya Kupası'nda en iyi futbolcu seçilen Uruguaylı Diego Forlan 'Altın Top' ödülünün sahibi oldu.
'Altın Top' adayları arasında Forlan ile birlikte şu oyuncular bulunuyordu: Asamoah Gyan (Gana), Andres Iniesta (İspanya), David Villa (İspanya), Xavi (İspanya), Lionel Messi (Arjantin), Mesut Özil (Almanya), Bastian Schweinsteiger (Almanya), Arjen Robben (Hollanda) ve Wesley Sneijder (Hollanda).
FIFA'ya göre kupanın en iyi kalecisi İspanyol Iker Casillas oldu ve Altın Eldiven ödülüne layık görüldü.
*
Alman Thomas Müller de en yetenekli genç oyuncu seçildi. 2010 Dünya Kupası'nda gol kralına verilen Altın Ayakkabı ödülü, asist fazlasıyla 5 golü bulunan Alman Thomas Müller'in oldu.

İspanya Dünya Şampiyonluğu ile birlikte FIFA tarafından Fair Play ödülü ile ödüllendirildi. Vicente Del Bosque'nin öğrencileri toplamda 8 sarı kart görerek en centilmen takım oldular.







2010 Dünya Kupası Güney Afrika


Kupa boyunca öne çıkanlar beklendiği gibi başta hakemler, bekleneni veremeyen futbolcular oldu. Ardından yeni tanıştıklarımız tabii. Jabulani, Vuvuzela, Alman kahin ahtapot Paul, Shakira ile DK şarkısı Waka Waka vs.

Kısacası bir Dünya Kupası'nın daha sonuna geldik. Ve bundan kesinlikle eminim ki, harika bir 1 ay geçirdik. Ağladığım, sevinçten deliler gibi bağırdığım, küfürler ettiğim, hırçınlaştığım, izleyemediğim için bulunduğum alanda gün boyunca surat astığım, formalara, biralara, iddaa kuponlarına bonkörce para yatırdığım ve seyir zevkinin doruklarda olduğu bi dünya Kupasıydı. Dilerim gelecek seferkini, bizzat yerinden, Bebimle izleyebiliriz. :)

Ev sahipliğini Güney Afrika'nın yaptığı 2010 Dünya Kupası'nın final maçında şampiyon, Hollanda'yı Iniesta'nın 116. dakikada attığı golle 1-0 yenen İspanya oldu. Tarih yazdı ve üstüne bir de manşetlere oturdu. Ee ne diyelim, bunu zaten hak etmişti! Kupanın tadını çıkar İspanya!

Dünya Kupası resmi olarak bitmiş olabilir, ama daha onunla ilgili yazamadığım çok şey var! İlerleyen günlerde hepsini buradan okuyabileceksiniz!

Sevgiler, saygılar, futbol dolu günler!

Hasta la vista!


11 Temmuz 2010 Pazar

Dünya Kupası

İşte bu görüntü tam da bundan 1 ay öncesinde öyle içimi açmıştı ki! Emindim bunun harika bi Dünya Kupası olacağından. Başta çokta sevemedim aslında, "güçlüler" şaşırttı hepimizi. Ama daha turnuva başlamadan yaklaşık bi 2 ay öncesinde yaptığımız sohbetin ardından favorilerimin Argentine ve Spain olduğunu söylemiştim. Kupanın başlamasıyla da, Lugano'dan dolayı çok fazla sempati duyduğum Uruguay gözümü-gönlümü açmış, favorilerimi 3'e çıkarıp bir de göz dolduran futbola inançlarıyla Şili'yi eklemiştim. Favorilerimin 3'ünden 2'si yani esas favori takımlarım yarı finale kalmayı başardılar. Büyük gurur! Ardından Arjantin yenilgisi falan. Başından beri söylüyorum, hayatımda değişemeyeceğim şeylerin listesini yapsam üst basamaklarda futbol, onun alt listesinde de Fenerbahçe ve Barça gelir. Eh, hal bu olunca da Barça'dan dolayı İspanya'yı inanılmaz çok seviyorum!

*





Dünya Kupası'na damgasını vuran futbolcu-hakem-teknik direktör üçlüsüne bir de ahtapotumuz eklendi, iyi mi! Aslında bu garip hayvan, baya bir kıdemliymiş de, adını ancak duyurabildi. İsmi Paul, bilmeyenlere tanıtalım kendisi Alman asıllı. Almanya'nın oynadığıı tüm maçlarda onun görüşü alınıyor. Ve akşamki maçı saymazsak Paul Dünya Kupası'nda %100 doğru tahminlerde bulundu. Bundandır ki adı "kahin ahtapot Paul"e çıktı. Dilerim akşamki maçın tahminini de doğru yapmıştır! Sonucu ne olursa olsun, bazı kızgın taraftarlar Paul'un barbekü olmasını istediklerini söylüyorlar. Bense kıymayın bu hayvana diyorum.



*

Defalarca söyledim, bu görüntünün aynısını Messimde görmek istiyorum diye ama, kısmet değilmiş(!)

Artık Piqué'm ve takım arkadaşlarında, yani benim caanım İspanyamda görmeyi arzuluyorum :))

*

Ve evet. Waka Waka'da finale sadece 1.30 saat kaldı. Tadından doyum olmayacak bi final bizleri bekliyor diye düşünüyorum, dilerim yanılmam. Şimdiden herkese keyifli seyirler!




ps: akşam için susmaya devam ediyorum!

8 Temmuz 2010 Perşembe

Finalin Adı " İspanya - Hollanda "


Leziz bi Dünya Kupası finali olacak, benden size söylemesi!
Dün geceki maçın tadından doyum olmadı vallahii..
Maçın başlama vuruşundan-son düdüğüne dek ipleri elinde tutan Boğalar yine Matadorluklarını gösterdiler ve aynı 2 sene öncesinin skoruyla Panzerleri kupadan dışarı ittiler. Çok sevindimmm, çokkk!
Vuvuzela alıp çalasım oldu bi ara. Ah Spain. Ölümlüksün-tapıyorum sana.

6 Temmuz 2010 Salı

Uruguay - Hollanda

Harikaydın oğlum Hollanda, ha-ri-ka ! Bak üşenmedim, hecelerine ayırdım harikalığını.

Tanrım. Dilerim her futbol "tutkunu" bu maçı izlemiştir. Tamam kabul. Başta çok sıkıcı gibi gözükse de son 90+3 te canlandı maç! Hem de ne canlanma ama!

Maçın ilk golü, Hollanda'nın ayağından çıktı. Topu filelerle buluşturan futbolcu ise sahadaki herkes kadar şaşkındı.Maçın ikinci golü Uruguay'dan, ilk golün kopyası şeklinde, Forlan'dan geldi. Ahh. Lugano'm. Kalktı, sevincini takım arkadaşlarıyla paylaştı.İzlemeyenlere dipnot, Lugano sakatlığı nedeniyle bu maçta yoktu. Yokluğu da hissedildi doğrusu. İkinci yarıya deyim yerindeyse "fırtına" gibi başlayan Hollanda, ard arda 2 golü de buldu.

Biz tam her şey bitmiş derken, 90+1 de duran toptan gelen gol Uruguaylıları heyecana boğdu. Maç 2-1 olmuştu. 3 dakikalık duraklamayı neredeyse 6 dakikaya çıkaran hakem desteği de maçın uzatmalara gitmesini sağlayamadı.



Skor: Uruguay 2 - 3 Hollanda



Ps: Yarın için susuyorum!

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Argentina - Germany


Tanrım. Nasıl maçtı ama? Kupadaki 2 favorimden biri olan Arjantin ve çok iyi futbol oynadığı halde bir türlü gönlümde yer alamayan Almanya maçından bahsediyorum. Şimdi belli oluyor işte neden sevemediğim Almanları. Bundan 2 yıl öncesinde bize attıkları son dakika golünden sonra resmen tiksindim onlardan. Bu maçta da onlara olan sinir kat sayım yükseldi haliyle.Maçın 5. dakikasında televizyonu açtım. Üzerimde Messi formam, totem yaptım ya, oturdum maçı izliyorum. Tabii o sırada Almanya 1-0 önde. Daha ilk anlarda ümidim kırıldı. Tanrım. O kadar güzel kapanıp, orta sahayı müthiş bi hızla geçip gollerle buluştular ki, maç sanki 4 dakikaymış gibi geldi. Uzatmaya gerek yok. Maç sonucu akan gözyaşlarıma engel olamadım. Maradona'nın yüzüne yansıyan hüzün ve 'utanç' ile Messi'nin gözyaşları moralimi daha da çok bozdu.Bir kez daha söylüyorum. Bu Dünya Kupası beni gerçekten çok şaşırtıyor. Şuna bakar mısın? Yarı finale kalanlar gerçekten hak ederek mi geldiler? Büyük ve favori takımlar sürekli yeniliyor. Ama durun, zira daha bitmedi. Bu akşam İspanyollar maçı alırlarsa, tam da 2 yıl önce yaptıkları gibi Almanya'yı safdışı bırakacaklar. İşte benim için asıl Dünya Kupası bu akşamki maçın sonucuna göre başlayacak ya da bitecek.

Maç sonucu: Argentina 0 - 4 Germany.

Gözüm internetteki 'Almanya Arjantin'i perişan etti' başlıklarına takıldı. Futbol çok acımasız.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...